26 Kasım 2007 Pazartesi

BİR KAĞIT BİR KALEM




GÖZLERİN ARDINA GİZLENMİŞ OLAN GEÇMİŞİN HIRÇIN GÖZ YAŞLARINI SAKLAMAKTAYIZ YÜREĞİMİZDE. ACIYI, SEVGİYİ VE UMUDU BESLEMEKTEYİZ YÜREĞİMİZDE… BİR SEVGİLİ, BİR DOST, BİR ARKADAŞ… UMUDUMUZUN VE KARANLIĞIMIZIN AYDINLIKLARINI BARINDIRAN, YARINLARIMIZA IŞIK TUTAN DİĞER AYRILMIŞ PARÇALARIMIZ DEĞİLLERMİ… UMUDUMUZU KAYBETTİĞİMİZDE, KARANLIĞIN İÇİNDE, PARILDAYAN BİR DAMLA GÖZ YAŞI DÖKMEK İSTEDİĞİMİZDE, KİM BİR OMUZ ARAMAZKİ?...

TV DE UZAKLARDA, ÖLDÜRÜLEN İNSANLARI GÖRDÜĞÜMÜZDE, ACI ÇEKEN ANNELERİN AĞITLARINI DUYDUĞUMUZDA, KİMİN İÇİ ÜRPERİPTE SEVDİĞİNE SARILMAK İSTEMEZ?...

DÜNYADA OLAN BİTEN TÜM KÖTÜLÜKLERE HAYKIRMAK İSTEDİĞİMİZDE, BİR BAR KÖSESİNDE BİR DUBLE RAKI ÇEKİP DOSTUYLA BİRLİKTE KİM DÜNYAY ANA AVRAT SAYMAZKİ?...

EVET, HEPİMİZİN SIĞINDIĞI BİR KÜÇÜCÜK MAĞARA, TUTUNDUĞU BİR SERÇE KANADI VAR… LAKİN DÜŞÜNCELERİMİZE YENİ PARILDAYAN ALTIN SARISI PRANGALAR VURULDUĞUNDA KİME, KİME SIĞINACAĞIZ? KENDİMİZEMİ, ARKADAŞIMIZAMI, DOSTUMUZAMI, SEVDİĞİMİZEMİ YOKSA BİZİM CANDAN DEYİP AİLEMİZEMİ…

BEN SÖYLÜYEYİMMİ DOSTLAR… BEYAZ BOŞ SAYFALARA KARA KALEMİMİZLE İKİ MISRALARA SIĞINACAĞIZ…

DUYGULARIMIZI, DÜNYAYA OLAN ÖFKEMİZİ SATIRLARA YANSITIP TÜM DÜNYAYA YAYACAĞIZ…

AYNEN CAN KARDEŞİMİN YANSITTIĞI GİBİ:




Gelin bir oyun oynayalım ama diğer oynadığımız oyunlardan farklı… Gelin bir oyun oynayalım ama mecnunu çöllere düşüren ayrılık taşımayacak.Gelin bir oyun oynayalım,dokuz yasinda evinin önünde öldürülen çocuğun nezdinde bütün çocukların anısına güller bırakarak Dicle’nin azgın,kavgacı,direngen,barışçıl suyuna.Gelin bir oyun oynayalım,içinde kan,kavga,savaş sözcüklerini barındırmayan,ölmek ve öldürmek üzerine kurulu olmayan bir oyun…Gelin bir oyun oynayalım,sen ben farkı gözetmeksizin insanları ç içe karıştırıp,kaynaştırabileceğimiz,bütün güzellikleri içine sığdırabileceğimiz bir oyun…Gelin bir oyun oynayalım ama öncekilere hiç benzemeyen..Diğerlerinden daha uzun,daha insancıl,daha güzel…Kandan,kavgadan,kinden,öfkeden arınmış,sıyrılıp gelen,acıdan sıyırıp alan…Gelin bir oyun oynayalım…! Ne dersiniz…?HEP BİRLİKTE GÜZEL OLANA DOĞRU KANAT ÇIRPALIM.. KUŞLAR GİBİ..
F.E.



SİZ HİÇMİ SATIRLARA HAYKIRMADINIZ? GEÇ KALMIŞ SAYILMASSINIZ…
HADİ KOŞUN, BİR KAĞIT BİR KALEM ALIP HAYKIRIN TÜM DÜNYAYA…

25 Kasım 2007 Pazar

Yağmurun Toprağa Olan Özlemi…


Geçmiş zamanda, belli olmayan bir gölgeliğin arasına gizlenmiş bir zaman çizgisinde tıkalı kalmış anlar dizisi içinde bir birleriyle sohbet eden mazlum iki dostun hatıralarıyla kirlenmiş olan anıların aktarıldığı sarı ve yıpranmış bu satırlarda dile getirilen ansız ve acı duyulan sözler...

Bir yaz günüydü. Güneş tepede kendisi dışında herkesi çıldırtırcasına yakıyordu yüreğindeki sevinç ile her yanı… Toprak üzerinde yeşermiş olan çimenlerde koşuşturan çocuklara zemin olmuş onlarla hayat buluyordu.

Öğle vakti geldiğinde gözlerini çocuklardan alıp gökyüzünün engin maviliklerine diki verdi, gelmekte olan dostuna doğru. Bugün biraz gecikmişti. Saat 13 ü geçmekteydi. Çocuklar evlerine dönmüş, çimenler sararmamak için toprağa yalvarmaktaydı. Toprak, içinden geçiri verdi. “ bir şeyler mi geldi başına acaba “ diye.

Ansızın bir ses çınlattı kulağını toprağın.“ geç kaldım, dostum özür dilerim” diye. Bulut gelmişti kucağında taşıdığı yavru tanecikleriyle…

“geç kaldın?” dedi toprak.. “ meraklandırmak istedim” dedi bulut. Kucağında sabırsızlıkla bir o yana bir bu yana koşuşturan yağmur tanecikleri şendi. “hadi bırak bizi, toprakla oynamak istiyoruz” diye haykırmaya başladılar…

Toprak kollarını açtı “gelin bir tanecik yavrularım” diye.

Bulut “hadi ne duruyorsunuz” diye bırakı verdi yağmur taneciklerini gökyüzüne. Koşu verdiler toprağa doğru yerçekimi yardımıyla…

Toprak ve bulut gülümsediler, şen içinde koşuşturan yağmur tanelerini görünce…
Bu iki dostluk yüzyıllardır böyle devam etmekteydi. Bu dostluğun ardından getirdiği sevinç sadece yağmur tanelerini değil, yeşillikleri, buğday tanelerini, güneşi, insanları… Sevindirmekteydi.

İki dost zamanın vermiş olduğu sonsuzlukla bir birlerine delicesine bağlanmışlardı. Bulut toprağın üzerinde genişleyen ve çoğalan insanlara daha vazla besin versin diye toprağa her yerde yetişmeye ve sevince boğulan yağmur taneciklerini ulaştırmaya çalışmaktaydı.

Zaman geçiyordu, bulut yorulmak bilmeden koşuşturuyordu. İnsan büyümeye, çoğalmaya başlamıştı. Doğayı, toprağı, bulutu ve hatta yağmur tanelerini unutmaya başlamışlardı. Onlara yüzyıllardır bakan toprağı unutmuş onu öldürmeye başlamışlardı. Her yanı beton bloklar sarmıştı artık ağaçlar ve çiçekleri, toprak yerine betonlar kucaklamaya başlamıştı… Bir yaz günü geçti, bir kış günü geçti, derken iki, üç… Bulut artık yorulmuş, kucağındaki hüzünlü yağmur taneciklerini taşıyamaz hale gelmişti. Güneş bu olaya çok kızmış ve üzülmüştü.

İnsanlara hayatları boyunca karşılaşmadıkları bir sıcaklık vermeye başladı içindeki tüm nefreti boşaltırcasına. Bulut yorgundu. Gökyüzünden yeryüzüne bakıp haykırıyordu. “ dostum” nerdesin diye. Toprak yok olmuştu. Artık eski kaldığı yerde değildi. İnsanlar onu onursuzca katletmişti. Bulut derken cılız bir ses duydu uzaklardan. Hızlı bir şekilde gelen sese doğru ilerledi. Yağmur tanecikleri sevinçliydi. Bu gelen toprağın sesiydi. Bir süre sonra bulut durdu. Kocaman gövdesinin altında dostu bulunmaktaydı. Kocaman yüzünden arta kalan çatlamış gözleri hüzünlüydü. Akan gözyaşı toza, kuma bulanmıştı. Toprak artık ölmüş geride kalanı ise öfkeden kudurmuştu.

Bu olanları gören bulut ve yağmur taneleri öfkelenmiş ve tüm şiddetleri ile insanların, binaların, gökdelenlerin, caddelerin ve yapay besin kaynaklarının üzerine delice boşalmaya başladılar.

Peki ne mi oldu? , fırtınalar koptu, seller çıktı…. Ne mi oldu? KÜRESEL ISINMA oldu. Peki ne mi oldu? İnsanlara değer veren DOĞA ANA ya ihanet edenler, cezalarını buldu…

Peki geç mi kaldık? … yooooo, hiçte değil. Bulut, yağmur taneleri, rüzgâr, toprak, güneş… TOPRAK ANA dan insanlara son bir şans daha vermeleri için her gün yalvarmaktalar..

Henüz geç kalmadık. Bu gidişe dur diye bilmek için…

21 Kasım 2007 Çarşamba

MÜZİK VE ŞİİR


İÇİMİZDEN DÖKÜLEN NİCE KARARTILI VE AYDINLIK DUYGULARIN KAĞIT VE NOTALARA DÖKÜLEN YÜZÜDÜR ŞİİR VE MÜZİK.


İÇİMİZİ GIDIKLAYAN, ATEŞİMİŞİ YÜKSELTEN VE HATTA MECNUM YAPIP ÇÖLLER SAVURAN ŞİİRLER DEĞİLMİDİR; İNSANI İNSAN OLARAK GÖREN NİCE VASIFSIZ KUTSAL KİTAPLAR GİBİ ÇEVRESİNİ VE GELECEĞİ AYDINLATAN EDEBİ YAZILAR DEĞİLMİDİR ŞİİRLER; OZANLARIN DİYAR DİYAR GEZİP YAŞANILMASI İMKANSIZ OLAN AMA HER DEVİRDE YAŞANILAN NİCE AŞK, KAHRAMANLIK VE SAVAŞ ŞİİRLERİNİ NOTAYA DÖKÜP YAKICI SES TONLARIYLA ÇEVRESİNDE SANKİ GÜNEŞİN ÇEVRELEDİĞİ EVREN GİBİ İNSANLARI TOPLAYIP DUYGULARINA GEM VURMADAN İÇLERİNDE BARINDIRDIKLARI KUTSAL İNSALCIL DUYGULARI ALEVLENDİRMEZLERMİYİ...


ŞİİR VE MÜZİK; DİL, DİN, IRK, MEZHEP AYIRT ETMEDEN ADEM HAVA MİSALİ TÜM İNSANLIĞI BİR BİRİNE BAĞLAYAN BİR KARDEŞLİK KÖPRÜSÜ DEĞİLMİDİR...


VATANI İÇİN NİCE BİLİNMEYEN TOPRAKLARDA AYIN BİLE AYDINLATMAYA KORTTUĞU TOPRAK ÜZERİNE DÖKÜLMEDİMİ O SAF GENCECİK BEDENLERİN KANI YERSİZCE...


SEVGİSİ İÇİN İPE DAYANAN NİCE KÖRPE BEDENLERİN GERİYE BIRAKTIĞI AĞITLAR YAKILMADIMI ŞİİR VE MÜZİĞİN IŞILDAYAN HÜZNÜ ARDINA...


NİCE BENLİKLERİN HUZURU, KİNİ, NEFRETİ, SEVDAYI, AİLEYİ BENİMSEYİP KİLOMETRELERCE UZAKTAKİ BENLİKLERİNE ULAŞTIRMADIMI, YARİ, KARDEŞİ, ANNEYİ VE HATTA SEVGİYİ...


TEK BİR HECEDE YAHUT TEK BİR NOTADA DÖKÜLMEDEİMİ SICAK VE NEMLİ OLAN GÖZ YAŞLARIMIZ BÜRÜZLENMİŞ TENİMİZE...


ŞİİR VE MÜZÜK DEĞİLMEDİR BENİ SANA BAĞLAYAN SANAL BİR GÖNÜL BAĞI....


ACIYI HİSSETMEK, HÜZNÜ YAŞAMAK, SEVİNCİ ARŞINLANDIRMAK OLMADIMI ŞİİR...


ÖLEN BEDENLERİN ARDINDAN DÖKÜLEN NOTALAR, YAPILAN SAVAŞLARIN ARDINDAN DESTANSI BİR ŞEKİLDE YAZILAN SÖZCÜKLER OLMADIMI...


ŞİİR VE MÜZİK DEĞİLMİYDİ? AŞKIN, DOSTLUĞUN, KARDEŞLİĞİN REHBERİ...


ŞİİRMİDİRKİ MÜZİĞİN EŞLİĞİNDE, KIYIMIN, İNTİKAMIN, SAVAŞIN, NİCE SEBEPSİZ YERE DÖKÜLEN KANLARIN ARDINDAN YİTİP GİDEN BEDENLERİN HABERCİSİ...


ŞİİR VE MÜZİK..........

18 Kasım 2007 Pazar

GELİN BİR OYUN OYNAYALIM


Gelin bir oyun oynayalım dedi; genç yüzü çatlamış delikanlı. Paslı ve yıpranmış demir parmaklıkların ardında ülkesinde özlemle bakıyordu.

Gelin bir oyun oynayalım dedi; genç bir ülke hayal edin dedi. Uçsuz bucaksız yeşilliklerle ve tertemiz bir gökyüzüyle örtülü nice mutlu insanların yaşamlarını el ele geçirdiği bir ülke.

Gelin bir oyun oynayalım dedi; ben bu ülkenin umut dolu, güleç yüzlü, sümüklü elinde kirlenmiş şekerini tutan tombul kara çocuğu olayım.

Gelin bir oyun oynayalım dedi; sizde bu güzelim dünyanın içinde karanın ismini bile lekeleyen, iblisin bile korktuğu, acımasız, insafsız, hain, şerefsiz, sözde insanları olun.

Gelin bir oyun oynayalım dedi; genç yüzü acıdan, ızdıraptan çatlamış, bir ara genç bir ülkenin tombul kara çocuğu. Ben ülkemi, siz ülkenizi koruyun. Ben beni, siz sizi düşünün. Ben insanlarımın hayali ile, sizde bizim hayalimiz ile uyuyun…

Gelin bir oyun oynayalım dedi; çatlak yüzlü genç çocuk.

Ve ardından kırı verdi paslanmış, acıdan tir tir titreyen demir parmaklıkları ve haykırdı…
- gelin bir oyun oynayalım, yıllardır bizimle oyun oynayanlara karşı el ele olalım, artık sağım solum sobem değil, kaçırmaca oynayalım; kör ebe değil, bu kale benim kalem’i ounayalım…..

17 Kasım 2007 Cumartesi

KARANLIĞIN ESİRLERİ




Karanlığın esiri olmuş nice ipsiz kuklaların elinde yıpranmış cılız bedenleriz. Paylaşımı benimseyemeyen, sevgiyi paylaşamayan, birer cansız organizma haline gelmişiz bu sanal âlemin içinde. Çırpını veriyoruz sudan çıkarılmış balık misali…

Artık telgraf tellerine bile güvercinlerin konmadığı bir ortam içerisinde kendi kurduğumuz cehennemin içine hapis olmuşuz. Karanlığın içerisindeki loş mum ışığındaki MAHKÛM bırakı vermişiz kocaman büyüyen gözbebeklerimizi. Basit denilen sevgiyi karmaşık hale getirerek kırılmaz saf çelik zindanların, kapısız duvarlar arasında, penceresiz gökyüzünü izler hale getirmişiz.

Özgürlüğü, sevgiyi, umudu ve nice mutlu günlere…

13 Kasım 2007 Salı

UMUDUN ARDINA GİZLENMİŞ HAYAT


Zamansız akan hayaller diyarındayım; Umudum dökülüveriyor bulutların üzerinden sonsuzluğa. Kim kalmış kimler kalmış ansız karanlık dünyamda. Ne sen, ne de hayat. Çekip gidi vermiş sanki nefes aldığım ölüm kokan bu âlemden, yok olan nice umut dolu gencecik bedenlerin ardından.

Yaş döken çatlak ve yıpranmış gözler, sanki yaşamın bacası tütmüş yaz gününde. Al yüreklerin ardından gizlenmiş nice yaşamda, sen ve yine sen: Yalan hayat, aldatıcı hayat.

Kaldırım taşlarında birikmiş olan nice umutları alıp gittin bir başına. Yalnız bıraktın dört yapraklı yonca tanelerini. Topraklarda filizlenmiş buğday tanelerinde saklanmış anne sevgisi misali… Doyurmadı mı o bitmez bilmek bilmeyen sonsuz iştahsız zihnini bu yonca taneleri? Bitmiş artık sanatın büyüsü, sensiz kalmış bu devrik bedenim, umutsuz kalmış kas yığını kalbim. Ama beklemekte halen nemli kara toprağım seni. Umudu beklediği gibi.

Vazgeçmiş, yalın kalpler. Umuda küsmüş, sırtları nasırlı âşıklar. Bekler dururlar aydınlık içinde gizlenmiş karanlığı sen kapıyı çalarsın umuduyla. Umut etmekteler umudu, unutmuş oldukları hayallerin ardından koşan çocuk gülüşlerini…

Beklemekteler: acı kokan acısız yüreklerinde filizlenmiş sevda türkülerini, umut dolu çocuk gülüşlerini, yeşil sonsuz çayırları, kan kırmızısı gelincikler içinde koşuşturan beyaz gelinlikli kıları, kara erkekleri…

Ansızın açılan gıcırtılı kapı ardında gizlenen sen misin diye nice kalp yerinden kopup, önünü kapayan kaburgaları kırıp sana doğru koştu. Evet, sen umut, gerçeklik, yalnızlık; ağlayan ve özlem çeken nice gözyaşlarının paslanmış kırık dökük prangası. Evet, sen umut beklenmekten usanmış, beyaz kefenini giymiş ve artık umut kokmayan bu dünya el sallayarak ardından, hüznü, savaşı, ölümü, işkenceyi, aşkı, kalp kırıklığını, annesini, babasını, abisini, ablasını, kardeşini, eşini, çocuğunu, sevdiklerini ve hayallerini terk edip yokluğa senden uzak bir yere umudu umut etmeyecek diyara doğru fırtınalı okyanusa yelken açmaya gidiyor umut ettiği geçmişiyle birlikte…

Ama sen umut : UMUDUN ARDINA GİZLENMİŞ HAYAT oluvermişsin. Bize hiç aldırış etmeden…


Çetin TEKİN
13 kasım 2007

12 Kasım 2007 Pazartesi

BUNLARI KİM VE NE İÇİN YAPTI?







Bundan 110 yıl önce yeni keşif edilmiş bir ada ve ardında, yem yeşil çimenlerle sarılmış bir dünya. Kuş cıvıltıların gökyüzünü boyaladığı bir cennet… İçinde yaşayan özgür ruhlu doğa insanları hayatlarını gelmekte olan cehennem ayakçılarından habersizce yaşamaktaydılar…

Özgür insanlara medeniyet getirme niyetinde olan İngiltere ufaklı büyüklü hayal güçleri sadece içtikleri kadehteki kırmızı şarabın kafada bırakmış olan etkiden farksızdı…

Gelen koloniciler, yeni hayata başlayacakları bu acımasız ve zor hayata baş edebilmelerinin destekçileri olan yerlilere ve zencilere acımasızca işkence çektirmiş bu yetmezmiş gibi onları köle yapıp bir hayvan gibi etlerinden para kazanmışlardır…

Bu yetimi peki? Hayır…

· 1898 yılında Meksika’yı işkâl etmiştir. (günümüzde Meksika’nın dünya üzerindeki önemini herkes bilmektedir…)*

· 1898 yılında Küba ya girmiştir. (Küba’nın en az Meksika kadar dünyamız için önemi bellidir…)**

· Dünyaca ünlü Ulusal Muhafızlar adlı Terör Örgütünü kurdu…

· 1945 yılında Japonya’nın kayıtsız şartsız teslim olduğunu bildirmesine rağmen Hiroşima ve Nagasaki’ye atmış olduğu Atom bombası ile 250 bin insanın hayatına vahşice kat etmiş ve günümüzde de sayısı tam olarak hesaplanmayacak kadar kişiyi de sakat bırakmıştır…

· 1950/1953 yılları arasında binlerce Koreliyi sistematik şekilde yok etmiştir…

· 1954 Yılında Guetamalaya girerek büyük kıyımlar gerçekleştirmiştir…

· 1955 yılında bizzat CIA nin düzenlediği özel operasyonlarla faili meçhul binlerce cinayet işledi Endonezya Laos ve Kamboçya da…

· 1956/1959 yılları arasında Küba’da 60 bin kişiyi Batistanın önderliğinde danışmanları ile
Desteklediği katletti…

· 1965 yılında Endonezya da Suharto ve Cuntası ile 1 milyon insanı insafsızca katletti…

· 1970/1975 yılları arasında Kamboçya ve Laos da 1 milyondan fazla insanın hayatını katletti…

· 1973 yılında Şili de CIA nin düzenlediği darbe sonrasında 30 binin üzerinde Şilili katledildi. Binlercesi de işkenceye mahruz kaldı bir oka darıda kaybolup sürgüne gönderildi…
· 1976 Yılında Arjantin Cumhurbaşkanı Isabel Peronu Videla önderliğindeki Cuntası ile devirip 50 binin üzerinde insanı katletti. Faili meçhul olanların sayısı ise zamanımızda dahi bilinmemektedir…

· 1983 yılında 14 bin deniz piyadesinin Lübnan’a düzenlediği işgaller sonrasında binlerce Lübnanlı katledildi…

· 1986 Yılında Libya’yı bombaladı ve bine yakın sivilin ölümüne neden oldu...
· 1989 yılında gerçekleştirdiği darbe sonrası, Panamaya asker çıkartıp 5 bin kişiyi katletiler…

· 1991 Yılında kendisine karşı petrol ambargosu uygulama tehdidinde bulunan Kuveyt’e karşı ilkin Irak’ı kışkırttı. Ardından Irak’ın Kuveyt’e girmesini bahane edip İngiltere ile birlikte Irak’ı işgal etti.

· 2001 yılında Afkanistana girerek halende sürmekte olan 100 bin kişiyi katletti ve etmektedir…

· Mart 2003 den Temmuz 2006 ya kadar yaşları 15–44 arası 650 bin Iraklı Sivil Öldürülmüştür. Aynı derginin Mart 2003 Eylül 2004 tarihleri arasındaki açıklamasında bu rakam 100 bin civarıydı. Ölen 650 bin Sivil Irak Nüfusunun yaklaşık % 3 kadardır…

Tabiî ki bu saydıklarımızı sıralamamız imkânsız…

Şimdi bunu kim yapmakta, yapanların arkasında kimler ver ve nasıl bir amaçları bulunmakta…

Bunlar belli bir toprağımı istiyorlar yoksa tüm dünyayı mı isterler… Dün Irak, bugün, yarın kim bilir?

Kim bilir bilinmez ama bizle geçmişten beridir, bu olaylara göz yummakla kalmayıp bire bir destek verdik…

Bugün destek verdik peki ya yarın…

Yarının umutları, bizi, bizde bizden öncekileri okuyarak, dinleyerek, hayal ederek geleceğe umutla bakmayı öğrendik. Peki, geleceği bize ve yarınlarımıza umutla gösterecek kaç kişi kaldı ki…

Son bir iyilik… GELECEĞE UMUTLA BAKALIM, BAKALIMKİ, GELECEĞİMİZ OLAN ÇOCUKLARIMIZ UMUT İÇERİSİNDE AYNEN 110 YIL ÖNCE YEMYESŞİL OVALARDA KOŞUP KUŞ CIVILTILARI İÇERİSİNDE DOĞAYLA BARIŞIK BİR İNSAN OLSUNLAR…

5 Kasım 2007 Pazartesi

ŞİFRE

Alfanumerik sifreler ve Sezar Sifresi kirilmasi mumkun sifrelerdir. Playfair onlar kadar tehlike arz etmese de yine de tam anlamiyla bi guvenlik saglio diemem. RSA ve KNAPSACK algoritmalari gunumuzde en cok kullanilan sifreleme algoritmalaridirlar. Bildigim kadariyla RSA daha fazla tercih edilen bi sifreleme methodu. Ozellikle 128 bitlik sifreleme anahtarinda kirilmasi yillar belki de yuzyillar alabiliyor. Sistem yoneticiligi yapan bi arkadasimin soledigine gore, Beowulf olarak bilinen bilgisayarlarla (her birinde 128 veya daha fazla islemcinin paralel calistigini hatirlatirim) 128 bitlik bir RSA sifresini 1 ay gibi bi surede kirmayi basarmislar. Tabi burda bu bir ay icerisinde sifreleme anahtarlarinin hic degistirilmedigini de soylemek isterim. Anahtarin 2 haftada bir degistirildigini dusunurseniz bu maksimum guvenlikte bir sisteme sahip olmaniz anlamina gelir.1 Alfanumerik Sifreleme ve Sezar Sifresi1.1 Basit Alfanumerik Sifreleme1.1.1 AlgoritmaAlfanumerik sifreler sifrelenecek olan metin veya kelime icerisindeki her harfin degerinin arttirilmasi veya azaltilmasiyla yeni bir karakter dizisi elde edilmesi ilkesine dayanir.Diyelim ki sifrelemek istediginiz kelime “MART” . Ve diyelim ki sifreleme algoritmaniz her karakteri 1 arttiriyor. Yani;M + 1 = NA + 1 = BR + 1 = ST + 1 = UBunun sonucunda olusan yeni kelimeniz “NBSU” oldu. Simdi baska bir kelimeyi inceleyim. Diyelim ki bu sefer de “BABA” kelimesini sifreliceksiniz. B + 1 = CA + 1 = BB + 1 = CA + 1 = BSifrelenmis kelimeniz CBCB oldu. Soylemekte bi mahsur yok; bu sifrelenebilecek en kotu kelime:) Buna bakan birisi neredeyse kelimeyi okuyabilir. Simdi bir metin uzerinde calisalim. Sifreleyecegimiz metin “Baba bana kalem al” olsun:) Ayni yolla sifrelersek kelimemiz su hale gelir“Cbcb cbob lbmfn” Bosluklari da sifreleyebiliriz (ki bu bize daha iyi bir guvenlik saglar). Ancak turkce de bi takim gercekler vardir. Onlardan biri de A harfinin turkcede en cok kullanilan harf olmasi. Sifrelenmis metine bakan birisi, metin icindeki en cok kullanilan harfi bulabilir. Ve eger biraz turkce biliosa bu harfin aslinda A harfi oldugunu anlar. Ornekte bu harf b harfidir. Sonucta b harfinin aslinda a harfi oldugunu anlayan birisi butun metni desifre edebilir. Tipki sizin yaptiginiz gibi her harften bir onceki alir ve metniniz kabak gibi ortaya cikar. Basit programlarda bu yontem kullanilabilir ve hizli calistigi icin de bilgisayari kasmaz. Ben bikac programimda bunu kullanmistim. Ama daha sonra en azindan sezar sifresini kullanmaya karar verdim.1.1.2 Visual Basic KoduSifreleme ve desifreleme yapan alt programlar asagidadir. Burda harfin ascii degerini 1 arttirip 256 ya gore modunu alioruz. Bu da bizim karakter setinde bi daire cizip dolasmamizi saglioSub sifrele(X As String)Dim i As IntegerFor i = 1 To Len(X)Mid(X, i, 1) = Chr((Asc(Mid(X, i, 1)) + 1) Mod 256)Next iEnd SubSub desifrele(X As String)Dim i As IntegerFor i = 1 To Len(X)Mid(X, i, 1) = Chr((Asc(Mid(X, i, 1)) - 1) Mod 256)Next iEnd Sub1.2 Sezar Sifresi1.2.1 AlgoritmaSezar Sifresi olarak bilinen sifreleme aslinda bi alfanumerik sifrelemedir ancak kirilmasi biraz daha zordur. Once kendinize bir anahtar kelime secersiniz. Diyelim ki “deniz” sizin anahtar kelimeniz. Anahtar kelime secilirken icinde her harfin sadece bir kere gecmesi onemlidir. Sifelemek istediginiz kelime de “merhabalar” olsun. Islem asagidaki gibidir.m e r h a b a l a rd e n i z d e n i z+____________________(sifrelenmis kelimeniz)Yani islem su hali aldim + d = yeni harfe + e = yeni harfr + n = yeni harf...Sifreleme anahtarimizi sifrelencek kelimenin uzerine eklioruz. Kelimemiz 10 harfi ve anahtarimiz da 5 harfliydi. Bu yuzden tekrar ekleme yaptik. Bu sekilde aslinda saglam bir sifreleme elde edioruz. Onceki yontemdeki A harfinden kaynaklanan zayiflik da ortadan kalkti gorduunuz gibi. Bu yontemin kirilmasi anahtar kelimenizin bulunmasiyla ya da kotu bir anahtar kelime secmenizle olabilir.1.2.2 Visual Basic KoduSifreleme ve desifreleme algoritmalarinin kodlari asagidaki gibidir. Sub sifrele(ByVal x As String, ByVal anahtar As String)Dim i As LongDim j As LongDim uzunluk As Integerj = 1uzunluk = Len(anahtar)For i = 1 To Len(x)Mid(x, i, 1) = Chr(((Asc(Mid(x, i, 1))) + Asc(Mid(anahtar, j, 1))) Mod 256)j = (j Mod uzunluk) + 1Next iEnd SubSub desifrele(ByVal x As String, ByVal anahtar As String)Dim i As LongDim j As LongDim uzunluk As Integerj = 1uzunluk = Len(anahtar)For i = 1 To Len(x)Mid(x, i, 1) = Chr(((Asc(Mid(x, i, 1))) - Asc(Mid(anahtar, j, 1))) Mod 256)j = (j Mod uzunluk) + 1Next iEnd SubAlt programi su sekilde kullanabilirsiniz Call sifrele (sifrelencek metin,”deniz”)
freemitnick
07-27-2005, 01:26 AM
vb de deniyim..şifreleme ile fazla uğraşmadım ama sirf bunun için kasarim:)saol septagh
St_AnGeR
07-27-2005, 10:39 AM
Simetrik Şifreleme ve İmparator Sezar Konusunda Bir Yorrum DAHA ;) Örnek verebileceğimiz en basit simetrik şifrelerden biri Sezar Şifresidir. Neredeyse tüm kriptoloji kitaplarının giriş bölümlerinde Sezar Şifresi örneğine rastlarsınız. Bunu bir örnekle hemen anlatayım:Mesela göndereceğimiz metne yine M diyelim, bunun şifrelenmeş halinede C diyelim. (ingilizce karakterler göz önüne alınmıştır)M: “Mutasyonda bir makale” C: “Nvubtzpoeb cjs nblbmf” Görüldüğü gibi alfabedeki tüm harfleri sayılara eşit tutarsak (A=1, B=2, C=3...) sonra gönderilen yazıda ve A =>B, B=>C, C=>D, ..., Y=>Z, Z=>A şeklindedir. Algoritmamızın mantığı şudur: gelen her harfin sayısını bul ve bir ilersindeki sayıyı yerine yaz. (sezar şifresi için). Sezar Şifresi tek alfabeli yer değiştirme veya permütasyon şifreleri arasında değerlendirir. Çözülmesine gelince de. Türk alfabesini göz önünde tutarsak 28 karakterden oluşacağı için, en fazla 27 ilersindeki harfi alabilir deriz. Buda 27 deneme yapmamıza mal olacaktır. Şifrenin bulunma denemesini ortalama olarak 27/2~=15 de diyebiliriz. Birde yazılan harfin yerine herhangi bir harf konulduğunu düşünürsek bu sefer yaklaşık olarak 28! (yirmi sekiz faktöriyel) kez denemek zorunda kalırız. Açık Yöntemli Gizli Anahtar Anlaşmalı ŞifrelerBundan önce görmüş olduğumuz algoritma yöntemleri, günümüz teknolojisinde bilgisayarlarla çok kısa bir sürede çözülebilmektedir. Modern kriptoloji bu sorunu anahtarlarla çözmeye çalışır. Anahtarlar sayılardan ve değerlerden oluşabilirler. Şimdi bu bahsettiklerimizi matematiksel notasyon haline dökelim. Düzyazı metnimiz : MŞifrelenmiş Metnimiz :CAnahtarımız : KŞifreleme algoritmamız : EDeşifreleme algoritmamız: D olsun. EK(M) = C - Anahtarla şifrelemeDK(C) = M - Anahtarla deşifrelemeBu iki denklemden de aşşağıdaki denklemimizi elde edebiliriz. DK(EK(M)) = M Bazı algoritmalarda şifreleme ve deşifreleme için ayrı anahtar içerebilirler. Şifreleme için K1, deşifreleme için K2 yi kullanırsakEK1(M) = C DK2(C) = M DK2(EK1 (M)) = M Tekrar elde etmiş olacağız.Gerçi aynı sey ama anlatım farqlılığı içn yayınladm..
Uzunefe
07-27-2005, 11:09 PM
en kullanışlı o olsa gerekM NA BR ST U
onay
03-18-2006, 08:22 PM
bu bir sezar şifresimi yanio=>ök=>lu=>ül=>m
delidumrul
03-27-2006, 08:34 PM
Kardeş iyi çıkarmışsın valla okul u (: tebrikler..
By...CONDOR
03-28-2006, 12:30 PM
Selamün Aleykümo = ök = l u = üm= m Eveett işte okul sözcüğünün şifresi çözüldü:cool: :cool: :cool:
emrhkın
03-28-2006, 12:59 PM
ellerine sağlık kardeş
BuZ KaLpLi
04-26-2006, 01:56 PM
herşey süper ama merak ettiğim bişe var sezar ım yaptığı bu şifrelemede ''z'' harfinin yerini hangi harf alıyor_? tekrar ''a'' olacak değil gibime geliyor..
BuZ KaLpLi
04-27-2006, 11:09 AM
neyse yeni geldi aklıma z yerine tabiki a kullanılacak özür dilerim :)
patrich
04-29-2006, 12:20 PM
SEPTAGH ben bişiyi anlamadım "m e r h a b a l a rd e n i z d e n i z+____________________(sifrelenmis kelimeniz)Yani islem su hali aldim + d = yeni harfe + e = yeni harfr + n = yeni harf...bunu nasıl kullanıyoz yani ...=yeni harf diyoya oraya ne gelio anlamadım???? yani r+n=?

Beyin Okumak




Bazı beyin hücreleri başkalarının aklından geçenleri okumamızı sağlıyor. DNA'ların biyolojinin yapıtaşlarını oluşturması gibi bu 'ayna' hücreler de psikolojinin yapıtaşlarını oluşturuyor. Çocuk, annesi eline bir oyuncak alıp yanına oturunca gülümser; çünkü bilir ki annesi onunla oynayacaktır. Erkek, şiddetli bir tartış madan sonra karısının araba anahtarlarını alıp çıktığını görünce irkilir; çünkü karısının bu kez gerçekten onu terkettiğini anlar. Hastabakıcı, serum takmak için yaşlı hastasının damarını ararken rahat değildir, çünkü iğnenin, hastasının canını acıttığını bilir.Bütün bu insanlar, karşılarındakinin ne düşündüğünü nereden biliyorlar? Onların duygu ve düşüncelerini nasıl okuyorlar? Çocuk niçin annesinin evi terkedeceğini, erkek ise karısının onunla oyun oynayacağını düşünmez?Başkalarının aklından geçenleri ''okumayı'', herkeste bulunması gereken doğal bir yetenek olarak ele alırız. Ne var ki psikologlar, felsefeciler ve sinirbilimciler insanların, karşısındakilerin davranışlarından anlam çıkartma, duygularını okuma yeteneğinin altında henüz gizini koruyan bir yön bulunduğunu düşünüyor. Son günlerde İtalyan sinirbilimcilerinden oluşan bir ekip bu doğrultuda çok önemli bir adım attılar. Parma Üniversitesi'nden Vittorio Gallase, Giacomo Rizzolatti ve meslektaşları, düşünceleri okuma bağlamında yürüttükleri çalışmalarda yepyeni bir sınıf nöron tespit ettiler. Bu nöronların harekete geçmesi için kişinin spesifik bir işi gerçekleştirmesi gerekiyor. Nöronlar, başka bir yönleri ile daha ilgi çekiyor. Nöronlar bir başkası da aynı işi yaptığında faaliyete geçiyor. Bilim adamları bu son özelliklerinden dolayı bunlara ''ayna'' adını verdi, çünkü nöronlar diğer insanların davranışlarını olduğu gibi yansıtıyor veya simüle ediyordu.Bugün pek çok sinirbilimci, aralarında insanların da olduğu gelişmiş primatlarda bu nöronların başkalarının niyetlerini anlama konusunda çok belirleyici bir rol oynadığını düşünüyor. Gallese, ''Ayna nöronlar toplumsal yeteneklerimizi açıklayan mozaiğin çok önemli bir parçası olabilir''diye konuşuyor. California Üniversitesi'nden Vilayanur Ramachandran, işi daha da ileri götürerek, ayna nöronların, insanın evrimine de ışık tuttuğuna inanıyor. Dil ve kültür konusu başta olmak üzere insan olmanın temelinde bu nöronların yattığını ileri süren Ramachandran şöyle konuşuyor: ''DNA'lar biyoloji için ne anlama geliyorsa ayna nöronlar da psikoloji için aynı anlama geliyor. Bunlar birleştirici bir çerçeve oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda bugüne dek bilinmezliğini korumuş olan pek çok zihinsel yeteneği açıklamaya yarıyor.'' Gallase ve ekibi, 1990'lı yılların başlarında, makak maymunlarının beyinlerindeki nöronların faaliyetlerini kaydetmeye başladığında neye soyunmuş olduklarını bilmiyorlardı. Maymunların beyinlerinde, adına F5 dedikleri bölgedeki sinir hücrelerinin yaydığı sinyalleri izlemekle işe başladılar. F5, planlama ve hareketten sorumlu premotor korteks adı verilen geniş bölgenin bir kısmını oluşturur. Birkaç yıl önce aynı bilim adamları F5'deki nöronların, hayvanların belirli bir amaca yönelik davranışlarda bulundukları zaman tetiklendiğini keşfetmişlerdi. Bunlar genellikle, nesneleri tutup kaldırmak, ısırmak gibi el ve ağız yoluyla gerçekleştirilen davranışlardı. F5 hakkında daha fazla bilgi toplamak isteyen bilim adamları, maymunlara kuru üzüm, elma dilimi, kâğıt ataşı, küp ve küre şeklinde nesneleri sundular. Çok geçmeden ilginç bir olaya tanık oldular. Deneyi yapan kişinin eliyle bir nesneyi tutup, kendisine yaklaştırmasını izleyen maymunun beyninde bir grup F5 nöronunun devreye girdiği görüldü. Fakat aynı maymun bir tepsinin içinde aynı nesneyi gördüğü zaman hiçbir değişiklik olmadı. Maymunun kendisi nesneyi tutup kaldırdığı zaman aynı nöronlar harekete geçti. Böylece anlaşıldı ki bu nöronların görevi spesifik bir nesneyi tanımak değil.Tüm Nöronlar İşbaşındaNöronlar, reaksiyon gösterdikleri konu üzerinde epey telaşlı bir görünüm sergiler. Deneyi yapanın eliyle kuru üzümü tepsiden alması üzerine harekete geçen nöronlar, deneyi yapanın bu üzümü parmağı ile açtığı çukura bırakması karşısında herhangi bir reaksiyon vermez. Aynı nöronlar deneyi yapanın eline bir elma dilimi almasıyla yine tetiklenir, ancak dilimi tepsiye bırakmasıyla hareket durur.Ancak daha önemlisi, maymun işi kendisi yaptığı zaman tetiklenen nöron ile aynı işi yapan insanı izleyen maymunun beyninde tetiklenen nöronun aynı olması. Böylece beyindeki motor sisteminin yalnızca hareketleri kontrol etmediği, aynı zamanda başkalarının da hareketlerini okuduğu anlaşılmış oldu.1998 yılında Gallase, Tucson Arizona'da ''Bilinç Bilimi" isimli bir konferansta ayna nöronlar konusunda bir konuşma yaptı. Arizona Üniversitesi'nden felsefeci Alvin Goldman, bu konuşmayı ilgiyle izledi. Daha sonra Gallase'a yaklaşan Goldman, akıldan geçenleri okuyan hücreler konusunda görüş alışverişinde bulundu. Goldman Gallase'ın akıl-okuma konusunun felsefi boyutu hakkında fazla bilgi sahibi olmadığını gördü.Akıl-okuma veya akıl teorisi, tüm sağlıklı insanların sahip olduğu bir yetenektir. İnsanların en yetenekli olduğu konu özellikle, başkalarının spesifik zihinsel durumunu yansıtma doğrultusundadır. Bunlar, başkasını ağlarken görmek ve onun üzüntülü olduğunu anlamak gibi basit duygusal durumların yanısıra, daha karmaşık zihinsel durumlar olabilir. Bir anne bebeğini kaybettiği zaman diğer annelerin boğazı düğümlenir. Bir arkadaşınızın eşi tarafından aldatıldığını duyduğunuz zaman üzüntüsünü ve öfkesini paylaşırsınız.Şempanzeler gibi diğer primatların da diğerlerinin zihninden geçenleri okuyup okumadığı konusunda sert tartışmalar henüz sürüyor. İnsanlar söz konusu olduğunda, herkes, zihin okuma yeteneğinin hüküm sürmekte olduğunu bilir, ancak bunun nasıl olduğu konusunda çok az şey bilinir. Bir teoriye (bazıları teori teorisi olarak adlandırır) göre insanlar, başkalarının yaptıklarını nasıl yaptığı konusunda sağduyuya dayanan varsayımlar geliştirir. Fizikçilerin izlenebilir olayları açıklamakta yasa ve kurallardan yararlanması gibi, insanlar da başkalarının davranışlarını açıklamakta deneyimlerinden yararlanır. Goldman gibi felsefecilerin savunduğu bir başka teori simülasyonu ön plana çıkartır. Simülasyon teorisi denen bu teoriye göre insanlar başkalarının aklından geçenleri anlamak için başkalarının düşüncelerine, duygularına ve davranışlarına öykünür. Özetle kendilerini başkalarının yerine koyar. Ayna nöronlarının keşfi ile bu teori arasında çok büyük uyum vardır.Bu nöronların zihin okuma yeteneği ile yakından ilgili olup olmadığı konusunda kuşkular giderek güçlenirken, insanlarda ayna nöronlarının olup olmadığı sorusu daha fazla bilim adamının aklını kurcalamaya başladı. Ancak bu konuyu aydınlığa kavuşturmak çok kolay değil, çünkü insanlar beyinlerine elektrotlar bağlanmasına pek sıcak bakmıyor. Bu bilim adına bile olsa.İtalya'da, Ferrara Üniversitesi'nden Luciano Fadiga, insanlarda da maymun beyinlerinde olduğu gibi böyle bir sistem olduğuna ilişkin bazı ipuçları elde eden ilk bilim adamı. Bunun için deneklerin elindeki spesifik kasların nasıl hareket ettiğini inceledi. Deneyin sonunda beyinde bir ayna sisteminin bulunduğunu ortaya çıkarttı ancak bunun yeri hakkında herhangi bir bilgi elde edemedi. Bunu bazı beyin görüntüleme çalışmaları izledi. Önce Los Angeles Güney California Üniversitesi'nden Scott Grafton, Rizzolatti ile birlikte beynin temporal sulkus ve broca bölgesinde hareketlilik olduğunu ortaya çıkarttı. Los Angeles Tıp Fakültesi'nden Marco Iacoboni de broca bölgesinin etkin olduğunu teyit etti.Sözcükleri BulmakBroca bölgesinin keşfi beraberinde yeni soruları da getirdi. Önce maymunlardaki F5 bölgesi, insanlardaki broca bölgesine denk düşüyor. Ancak F5 yalnızca el hareketlerine odaklıyken, broca bölgesi eskiden beri konuşma ile ilgili bir bölge olarak biliniyordu. Bu durumda ayna sistemi ile lisan arasında ne gibi bir bağlantı olduğu konusu gündeme geldi. Başka bir deyişle zihin okuma ve lisan arasındaki ilişki araştırılmaya başlandı.Rizzolatti ve Arbib, ayna nöronlarının ''eylem''ile ''haberleşme''arasındaki açıklığı kapattığını ileri sürüyor. Aktör ve izleyici arasındaki ilişki zaman içinde gelişerek mesaj alışverişine dörüşür. Tüm haberleşme şekillerinde mesajı alan ile veren arasında ortak bir anlaşma ortamı bulunmalıdır. Rizzolatti ve Arbib, ayna nöronlarının bu görevi yerine getirdiğini ileri sürüyor.Bilim adamları, maymunlardaki eylem tanıma ve eylem üretme merkezlerini birleştiren bölgenin, insanlardaki konuşma üretimi ile ilgili bölgeye denk gelmesinin bir rastlantı olmadığını söylüyor. Rizzolatti ve Arbib'e göre insanlarda konuşma yeteneğinin gelişmesi, broca bölgesinin maymunlardaki versiyonu olan F5 bölgesinin ayna mekanizması ile donatılması ile mümkün oldu. Bu görüşe göre haberleşme ve bunun sonucunda konuşmanın gelişimi, başkalarının eylemlerini tanıma ve algılama yeteneğinin gelişmesine bağlı. Arbib, önce işaretlere dayalı kaba bir haberleşme şeklinin oluştuğuna, daha sonra bunun gelişerek konuşmaya dönüştüğüne inanıyor.Ramachandran, ayna nöronlarının sanıldığından daha büyük işlevleri olduğuna dikkat çekiyor. Bilim adamına göre bu ilgi çekici sinir hücreleri lisan ve el hareketleri arasındaki yitik halkayı tamamlamakla kalmıyor, aynı zamanda insanlarda öğrenme, algılama, genel anlamda kültürün oluşumuna ışık tutuyor. İnsan beyni, tam boyutlarına 150.000 yıl önce erişmekle birlikte, alet kullanma, sanat ve matematik gibi konularda becerilerini 40.000 yıl önce elde etti. Ramachandran'a göre, bunların ortaya çıkmasındaki en büyük etmen, ayna sistemleri. Bu sistemler her şeyi açıklamakta yetersiz kalmakla birlikte, açıklamakta zorlandığımız pek çok konunun temelini oluşturuyor.

Scientology Nedir?



Aşağıdaki tanım L. Ron Hubbard’ın, Scientology’nin kurucusunun, kendi ağzından yaptığı bir tanımdır.
SCIENTOLOGY:Cevapların, nasıl bileneceğinin bilimidir. Asya ve Batı uygarlıklarının onbinlerce yıllık araştırma geleneğindeki bilgeliktir. Bir yaşam bilimidir. Scientology’nin ruhsal bilgisine dayanarak, yaşam koşullarına arzu edilir değişikler getiren pratik uygulamalar geliştirilmiştir.Scientology, herkesin şu anda olduğundan daha yetenekli olabileceğini varsayar ve kişiyi daha yetkin konuma getirmek için titiz ve kesin tekniklerle çalışır.İçerdiği geniş bilgi hazinesi iki şekilde uygulama alanı bulur: Birincisi, kişinin farkındalığını arttıran ve sıkıntılarından kurtulmasını sağlayan ruhsal danışmadır. İkincisi, günlük yaşamdaki çeşitli durumların çözümlerini veren pratik bilgilerdir. Scientology sözcüğü; Latince “Scio ve Yunanca “Logos” köklerinden gelir. Scio, “kelimenin tam anlamıyla bilmek” demektir ve ology (Logostan) “bilimi” anlamındadır. Batı dünyası bu sözcükleri (doğruya yakın bir şey) olarak benimsemiştir.Scientology, belirli bir ilahi güce tapmaya yönlendirmez ve Tanrı konusunda dogmalar içermez. Bu nedenle, dinlerle bir çatışma veya rekabet içinde değildir. Dinini değiştirip Scientology’ye geçmek söz konusu olamaz. Kişi dini inancını muhafaza ederek Scientology’nin ruhsal bilgileri aracılığıyla, kendi dinini de daha iyi anlayacaktır.Scientology nedir konusuna ayrıca L. Ron Hubbard kendisi ile yapılan röportaj Dvd’sinde anlatılıyor. O Dvd’yi izlerken başka olası sorulara da direkt yanıtlar bulabilirsin.*Scientology ile insan doğasına ait temel kurallar İLK KEZ gün ışığına bilimsel araştırmalar sonucu çıkartıldı bunlar Dinamikler, Tepkisel Zihin (Şuuraltı)v.b. L. Ron Hubbard yazdığı eserlerle bunların nasıl bulunduğunu ve neler olduğunu tüm insanlıkla paylaşmıştır. DİNAMİKS (DİNAMİKLER):
Yaşamda sekiz dürtü (iç güdü, itici güç) olduğu söylenebilir. Bunları biz DİNAMİKLER olarak adlandırırız. Bunlar, nedenler veya harekete geçirenlerdir. Biz bunlara Sekiz dinamik diyoruz. Birinci Dinamik kişinin, varoluşa bizzat kendisi olarak yönelme güdüsüdür. Burada bütünüyle bireyliğin sergilendiğini görüyoruz ve bunu Kişisel Dinamik-Öz Dinamik olarak adlandırabiliriz. İkinci Dinamik; varoluşa cinsel faaliyet olarak yönelme güdüsüdür. Aslında bu dinamiğin iki bölümü vardır. İkinci Dinamik (a); cinsel eylemin kendisidir. İkinci Dinamik (b) ise; çocukların yetiştirilmesini de kapsar biçimde aile müessesidir. Bu, Cinsel Dinamik olarak adlandırılabilir. Üçüncü Dinamik; varoluşa, bireyler grubu olarak yönelme güdüsüdür. Herhangi bir grup veya bütün bir sınıfın bir bölümü; Üçüncü Dinamik’in bir parçası olarak düşünülebilir. Okul, dernek, şehir, millet her biri; Üçüncü Dinamik’in parçaları olup, aynı zamanda birer Üçüncü Dinamik’tirler. Bunu Grup Dinamiği olarak adlandırabiliriz. Dördüncü Dinamik; varoluşa insan türü olarak yönelme güdüsüdür. Bir insan ırkı veya soyu, Üçüncü Dinamik olarak düşünülürken; tüm insan ırkları bir bütün olarak, Dördüncü Dinamik olarak mütalaa edilir. Bunu İnsanlık Dinamiği olarak adlandırırız. Beşinci Dinamik, hayvanlar (tüm canlılar) alemi varoluşuna yönelim güdüsüdür. Bu yaşayan tüm canlıları; hayvan veya bitki, denizdeki balık, ormandaki vahşi hayvan, otlar, ağaçlar veya çiçekler ya da yaşamın hareket verdiği her şeyi kapsar. Bunu Tüm Canlılar Dinamiği olarak adlandırırız. Altıncı Dinamik; fiziksel evren varoluşuna yönelme güdüsüdür. Fiziksel evren; Madde (Matter), Enerji (Energy), Uzay (Space) ve Zaman (Time)’dan oluşur. Scientology’de bu sözcüklerin ilk harflerini alarak—MEST sözcüğünü oluştururuz. Bu Evrensel Dinamik olarak adlandırılabilir. Yedinci Dinamik; varoluşa, ruhlar olarak yönelme güdüsüdür. Ruhsal olan her şey; bir kimliği olsun olmasın, Yedinci Dinamik başlığı altında toplanır, Bunu Ruhsal Dinamik olarak adlandırırız. Sekizinci Dinamik; varoluşa sonsuzluk olarak yönelme güdüsüdür. Bu aynı zamanda Yüce Varlık olarak tanınır. Buna Sekizinci Dinamik denmesinin nedeni, sonsuzluk işareti olan--- dik durduğunda 8 rakamı oluşmaktadır. Bu, Sonsuzluk veya Tanrı Dinamiği olarak adlandırılır.
TEPKİSEL ZİHİN:
“Bilinçsiz zihin” olarak da adlandırılır. Yaşamın tüm anlarında hatta acı durumlarında bile uyanık olan zihindir. Bir kazanın yol açtığı “bilinçsizlik anındaki” olumsuz ve acı verici duyumları, tüm algılamlarıyla (perceptics-duyu mesajları) depolar.Scientology bulunduğu ülkenin ahlak kurallarına uyar. İnsan yetenekleri arttıkça giderek daha da fazla ahlak kurallarına uymaya başlar. Çünkü insan özünde iyidir. İnsanın iyi olduğu Scientology’nin ilerlemesini sağlayan en temel buluşlardandır. Bir çok sorunun cevabı o zaman anlaşılmıştır. Scientology’de insanın kötü şeytan olduğu ve cezalandırılması gereken bir varlık olduğu ya da insanı daha iyi edersen daha kötü olur gibi bir düşünce bulunmuyor. Bütün insanlar özünde iyi ve daha iyi olmaya layıklar. Suçlular ıslah edilebilir. Çünkü neden suça yöneldikleri veya neden suçtan vazgeçemediklerini Hubbard bilimsel olarak ortaya çıkarttı. Sadece bu değil insana ait diğer bütün cevapsız kalmış sorular gün ışığına çıkartıldı ve L. Ron Hubbard’ın bu bilgiler için geliştirdiği uygulamalardan sonra alınan sonuçlar bunu ispatladı. Yani bir olayın temel sebebini bilirsen veya anlarsan ona ait bir de çözüm geliştirebilirsin.Sonra birileri çıkar bu bilgileri kullanır ve diğer insanlara yardım eder. Narconon (uyuşturucu rehabilitasyon merkezi) bir scientolog (yani Scientology’nin işlediğini bilen ve anlayan bunu hayatında kullanan her hangi biri) tarafından kuruldu. Drug Rehab for Abuse & Addiction - Narconon L. Ron Hubbard’ın uyuşturucularla ilgili keşiflerine dayanarak uygulamalar yapıyor. Hiç uyuşturucu madde kullanmadan uyuşturucu tedavi etmesi. Bir çok benzeri kurum veya uyuşturucu ile geçim sağlayan bazı oluşumları (mafyalar, suç örgütleri v.b.) fazlasıyla üzmüştür. Bu onların zihinlerinde yarattıkları çıkarlarını zedeleyen bir olay gibi algılıyorlar. Bir çok konuda zaman zaman narconon gizli veya açık baskıya uğratılmıştır. Elbette, yalanlar ve yanlış işler uzun süreli olmazlar. Zamanı gelince bu insanlar Scientology’nin aslında kendileri için de faydası olan bir teknoloji olduğunu anlar ve eski bazı kötü tutumlarını bırakırlar.Scientologlar ilaç/uyuşturucu kullanmıyor. Ayrıca Scientology insanı tedavi etmeyi amaçlamıyor. Sadece daha yetenekli ve ahlaklı hale getiriyor. Bunun bir küçük sonucu insan bütün psikosomatik hastalıklardan kurtuluyor. Bunun da yeryüzündeki hastalıkların %70’ini oluşturduğunu doktorlar kendileri söylemişlerdir.Scientology’nin diğer insanları kendi dinine geçirme veya onlarla rekabet ve yarış halinde olma çabası yok. Her dinden insan Scientology’de bulunur veya bulunabilir. Ben müslümanım, ben hıristiyanım, yahudiyim ne derse desin hiç bir çatışma yaşanmaz. Standart biçimde eğitim alır ve kendi özgürlük köprüsünde ilerler.

CLEAR:Clear (berrak-temiz) kelimesinin kullanımı; beyinle, hesap makinesi arasındaki benzerlikten gelmektedir. Bir hesap makinesiyle, bir problemi çözmeye başlamadan önce, hesap makinesindeki eski problemlerin, verilerin ve sonuçların silinip temizlenmesi gerekir. Aksi halde, eski sonuçlar da yenisine eklenecek ve cevap yanlış olacaktır. Auditing bu problemlerden çok daha fazlasını zihinden silmektedir. Bütünüyle temizlenmiş biri, öz kararlılığını şimdiki zamana getirecek ve kendi karalarını kendisi verir hale gelecektir.AUDİTİNG:Eğitimli bir profesyonel (Auditor) ile Preclear (berrak öncesi) olarak adlandırılan ve sıkıntılarına çözüm arayan bir kimse arasında oluşturulan bir iletişim prosesidir (süreci ve yöntemi). Süreç şöyle işler: Preclear kişiye anlayabileceği ve cevap verebileceği sorular sorulur. Soruya cevap alındığında, cevabın alındığı kişiye bildirilir ve böylece devam eder. Auditing, kişinin yeteneklerini körelten ve azaltan istenmeyen engelleri ortadan kaldırır ve sahip olduğu yeteneklerini kademeli olarak arttırır; böylece kişi daha etkin hale gelir ve hayatta kalma şansı, mutluluğu ve zekası büyük ölçüde artar. Scientology ve Dianetics’te uygulanan bu ruhsal danışmaya Auditing denir. AUDİTOR:Eğitim almış Scientology uygulamacısına Auditor denir. Scientology prosesleri kişinin, kendi varoluşuna bakmasını sağlamak; ne olduğu, nerede bulunduğuyla yüzleşme becerisini geliştirmek temeline dayanır. Auditor, Scientology tekniği konusunda eğitimli; görevi, kişiden bakmasını istemek ve sağlamak olan kişidir. Bu kelimenin seçilmiş olması, auditor’un sözcük anlamının “dinleyen kişi” olması nedeniyledir ve auditor da işte tam bunu yapar, dinler.Köprüde hangi auditing’in kim tarafından verileceği, nerelerde alınabileceği, verilen auditing sonucu elde edilecek kazanım görsel biçimde anlatılıyor.Örneğin Grad 0’da insan herkesle her konuda her şeyi iletişim kurabilme yeteneği kazanıyor. Tüm hayatı boyunca utangaç kalmış, duygularını ifade edemeyen biri için bu çok belirgin bir değişimdir. O kazanımı elde etmeden köprüde yükselme imkanı olmuyor. Köprüde yükseldikçe insanın sahip olduğu bilinç düzeyi de artıyor. Köprünün en sağ tarafında köprüde bulunmayan başka servislerde alabilirsin. Bu auditingler insana özgürlük, özgüven, yeni ruhsal beceriler ve saymakla bitmeyen başka iyi kazanımlar veriyor.Auditorler Scientology organizasyonlarındaki akademilerde, eğitim alırlar. Akademi bir kurs odasıdır. Kitaplar, sözlükler masalar ve eğitmenler v.b. bulunur. Orada insanlar tek bir kelimeyi dahi anlamadan geçmeden olabilecek en iyi şekilde insanlara ruhsal anlamda teknolojisiyle yardım edebilmeyi öğrenirler. Bu bir Scientology kariyeridir. Köprünün sol tarafıda auditor olarak sınıf sınıf yükselirsin. Orada insanlara yardım edebilme yeteneklerin artar.e-meter nedir?Ruhsal işlemlerde auditor’e yardımcı olan bir alettir. İnsanın zihnini ulaşmaz sadece elektirik değişimlerini ortaya koyar. Buradan yola çıkarak auditor. Olay hakkında daha kesin bilgi alır. 4 tane işaret vardır emeterdeSen başkasınaBaşkası başkasınaBaşkası sanaKendi kendine. Audit edilen bir olay çözüldüğünde veya auditingde hedeflenen amaca ulaşıldığında emeter’daki ibrede okunan bir hareket vardır. Buna bakarak auditor auditingi bitirebilir veya devam ettirebilir. Kesinlikle yalan makinesi değil. Soru sorduğunda doğru mu söyledi yalan mı anlayamazsın. What is the E-Meter and how does it work? - Frequently Asked QuestionsNeden Klise adı verilmiştir?Ruhsal bir konu ve çalışma olduğu için. İnsanlara bu yönde hizmet verdiği için. Devletler ve insanlar onu bu kategoriye yerleştirmişlerdir. Önemli olan Scientology teknolojisini var olması ve işliyor olmasıdır. Scientology klise olarak başka dinlerle rekabet halinde değil. İç yapı olarak genellikle modern kurs odaları, 2 insanı alabilen sessiz ve sakin auditing odaları, resepsiyon bölümü, etik ofiserin odası, bekleme odaları göz önüne getirebilirsiniz. Bazı scientologlar bası günler grup auditingi yaparlar. Bir araya geldiklerinde yine kitaplarda yer verilen bir teknolojiyi bilen kişi grupsal bazda uygular. Bu dinsel bir ayin olarak kabul edilir. İnsanlar bu auditingden sonra daha canlı hissederler. Scientology klisesi içinde hayat capcanlı olur. Mutluluk neşe ve huzur ve güven ortamı vardır. Hafta sonunu organizasyonda diğer scientologlarla geçirdikten sonra yeni haftaya yenilenmiş bir güç ve enerjiyle başlarsın.Daha rahat olursun. Normal yaşamda insanlar dertlerine ve sıkıntıların yenilmişlerdir ve ton skalada (ruh hali olarak) epey aşağılara inmekteler. Bizim işlem tam tersi. İnsanı daha canlı ve yetenekli yapmak işlemi.Scientology’nin amacı nedir?Yeryüzünde akıl dışılıkları kaldırmak, çalışkan ve başarılı insanların hakkını alması. Savaşların olmaması. Scientology teknolojisi’nin hayatın her alanda uygulanmasıyla daha az karışık bir dünya yaratmak denebilir. Devrim yapmaya veya yeni bir düzen getiremeye çalışmaz. Politik bir çalışma değildir. İnsanları kontrol altına alma çabası değil tam tersi (çeşitli zihinsel ve sosyal baskılarla) kontrol altındaki insanları serbest bırakmak ve özündeki iyi hale getirmek çabasıdır. Bunu yapmanın kimseye bir zararı dokunmaz.Aims of ScientologyL. Ron Hubbard kimdir?Kendini insanlığa adamış bilge bir insan. İnsanın daha önceki 50.000 yıllık keşiflerini ve birikimlerini derlemiş toplamış ve bir sisteme bağlamıştır. Hiç bir şey L. Ron Hubbard’ın hayatını şu yalın söz kadar iyi ifade edemez:“Başkalarına yardım yaşamımdaki en önemli olgu. Bir insanı, onun yaşam ışığını karartan gölgelerden kurtulurken seyretmek, bana zevk veren en büyük olay.” Bu yaşamsal öneme sahip sözlerin arkasında insanlığa hizmet için adanmış bütün bir ömür ve herkesin mutluluk düşleri ve ruhsal özgürlüğü yakalamasına olanak sağlayan bir benzersiz bilgi hazinesi bulunmaktadır.O, 13 Mart 1911 yılında, Tilden Nebraska’da hayata gözlerini açtı. Çok erken yaşlarda kendini insanlığa adayarak insanoğlu için keşiflere çıktı. Daha on dokuz yaşına gelmeden, Endonezya, Japonya, Hindistan ve Filipinlere ait kültürleri incelediği, dört yüz milyon kilometreden çok yolculuk yapmış bulunuyordu.1929 yılında Amerika Birleşik Devletlerine döndükten sonra matematik, mühendislik ve daha sonra yeni bir alan olan nükleer fizik üzerine resmi eğitimini sürdürdü. Bütün bu eğitimler onun devam eden araştırması için yeni araçlar sağlıyordu. Bu araştırmasına kaynak sağlamak için, 1930’lu yılların başlarında, edebiyatla ilgili sanatsal mesleğine başladı ve çok geçmeden dünyanın en çok okunan ve ilgi gören roman yazarlarından biri oldu. Temel amacına ait bakış açısını koruyarak uzak yerlere seyahatlerine ve keşiflerine devam etti.II. Dünya savaşı çıkınca, Amerika Birleşik Devletleri Donanmasına yüzbaşı olarak katıldı ve denizaltı avcı gemileri komutanı olarak hizmet verdi. Çarpışmalar sonrasında kısmen kör oldu ve sakatlandı, 1945’de özrünün kalıcı olduğuna yönelik bir teşhis konuldu. Zihin konusundaki teorilerini uygulayıp hem kendi sağlığını yeniden kazandı hem de asker arkadaşlarının sağlıklarını yeniden kazanmalarına yardım etti.Beş yıllık yoğun araştırmalar sonunda, Ron’un buluşları dünyaya Dianetik: Modern Zihin Sağlığı bilimi ile takdim edildi. İnsan zihni üzerine yazılmış ilk popüler el kitabı özellikle dışarıdaki halk için yazılmıştı. Dianetik insanoğlu için yeni ufuklar açtı ve yazarı içinse yeni bir dönem başlattı. Ron, yine de araştırmalarını durdurmadı ve olağanüstü keşifler arkası arkasına birbirini takip etti, bunlar özenle bir sisteme bağlanarak 1951’in sonlarına doğru, uygulamalı dinsel felsefe Scientology ortaya çıkartıldı.Scientology bütün yaşamı açıklığa kavuşturduğu için, L. Ron Hubbard’ın sonraki eserlerinde insanoğlunun var oluşuna ait ele alınmayan hiç bir yön kalmamıştır. Araştırmalarına zaman zaman Amerika Birleşik Devletleri’nde ve İngiltere’de devam etti. Buralardaki araştırmaları sonucunda kötüleşen eğitim standartları ve uyuşturucu maddelerin yaygın şekilde kötüye kullanılması gibi sosyal hastalıklara çözümler bulmuştur.L. Ron Hubbard’ın burada bahsedilen Dianetik ve Scientology üzerine eserleri toplamda kırk milyon kelimeyi aşan konferans kayıtları, kitaplar ve el yazılarından oluşur. Bütün bu eserler 24 Ocak 1986’da sona eren bir ömrün mirasıdır. L. Ron Hubbard aramızdan ayrılmış olsa da dünyaya olan katkıları son bulmadı; yüz milyonlarca kitabının şu an elden ele dolaşıyor olması ve milyonlarca insanın hergün onun gelişmek için var olan teknolojilerini kullanmaları açıkça gösteriyor ki o hâlâ dünyanın en iyi dostudur.Kimler scientology’ye karşıdır?Toplumun ilerlemesi veya insanların daha yetenekli olmasını istemeyen kişiler. Bu insanlara antisosyal veya supressive (yıkıcı kişilik) diyoruz. Bu insanlar sadece Scientology’ye karşı bunu yapmaz diğer insanı ileriye götüren faaliyetler içinde karşı faaliyetler yaparlar. Scientology Attitudes: What is a Suppressive Person?“Herhangi bir güzel etkinliği veya bir grubu yıkmaya veya ezmeye çabalayan kişidir. Kendi çevresindeki diğer insanlara baskı yapar. Davranışların zarar verici olduğunu düşündüğümüz kimselerdir.” Böyle kişiliğe örnek olarak hitler verilebilir.
Scientology Eğitim Teknolojisi
L. Ron Hubbard dünyada başarıyla uygulanan çok geniş kapsamlı bir öğrenim teknolojisi geliştirmiştir. Applied Scholastics - Study Technology to Overcome Any Barrier Bütün scientology kitaplarının başında görürsün. Bir kelimeyi dahi anlamadan geçmeyin notunu. Bu not geliştirilen bu teknolojilerin minik bir özetidir. İnsanı okuduğunu anlar ve aynı zamanda anladığı şeyi uygulamaya koyabilir hale getiriyor. İnsanlar okuduğunu anlasın ne okursa okusun bu hiç fark etmez. Sonunda tüm yollar her zaman doğru olan ve saf bilgiye doğru gider. Yani Scientology bilgisine.
ÖNEMLİ NOT
Bu kitabı okurken, bir tek sözcüğü bile bütünüyle anlamadan geçmediğinizden emin olun.Kişinin; bir çalışmayı yarıda bırakmasının, kafasının karışmasının, veya bir şeyi öğrenmekte zorlanmasının tek nedeni, bütün içindeki tek bir kelimeyi tam anlamadan geçmiş olmasıdır.Kafa karışıklığı, bir şeyi kavrama veya öğrenmede güçlük çekme, kişinin o bir tek kelimeyi tanımlayıp anlayamadığı noktada başlar.Bir sayfanın sonuna gelip de, ne okuduğunuzu bilmediğinizi fark ettiğiniz oldu mu hiç? Öyleyse, o sayfanın yukarılarında bir yerde anlamını bilmediğiniz ve tanımı verilmemiş veya yanlış tanımlanmış bir kelimeyi anlamadan geçmişsinizdir.İşte size bir örnek. “Fecir zamanı çocukların daha bir sessiz oldukları, fecir geçtiğinde ise daha canlı bir hale deldikleri görülmüştü.” Ne olduğunu gördünüz mü? Bu cümleden hiçbir anlam çıkartamadığınızı düşünüyorsunuz. Oysa cümleyi anlayamamanızın nedeni, alacakaranlık veya karanlık olarak tanımlanabilecek tek bir fecir kelimesinin anlamını bilmiyor olmanızdır.Bu tür sözcükler ille de yeni karşılaştığınız veya alışılmadık sözcükler olmaları nedeniyle sözlüğe bakmak gereğini duyacağınız kelimeler olmayabilir.Çok bilinen ve sık kullanılan bazı kelimeler de pekala yanlış anlaşılıp karışıklığa yol açabilir.Üstünde çalışılan konuyu bir bütün olarak anlayabilmek açısından en önemli unsur yukarıda sözünü ettiğimiz, bir tek sözcüğün bile anlamadan geçilmemesi gerekliliğidir. Üstünde çalışmaya başlayıp ta devam ettiremediğiniz her konu, anlamını kavrayamadığınız sözcükler içeriyor olmalıdır.İşte bu yüzden, bu kitabı okurken, anlamını tam olarak anlayamadığınız bir sözcüğü atlamadığınızdan mutlaka emin olmalısınız. Eğer kitabın içeriği kafanızı karıştırmaya başlar ve kavramlara nüfuz edemediğinizi sezerseniz, bilin ki hemen az önce okuduğunuz bir yerlerde anlamını tam olarak anlayamadığınız bir sözcük mevcuttur. Bu durumda okumayı sürdürmek yerine, sorun yaşadığınız yerin ÖNCESİNE dönerek yanlış anlaşılan kelimeyi bulup çıkarın ve anlamını tam olarak belirledikten sonra devam edin.Tüm dünyada en başarılı dershaneler ve eğitim kurumları. Bu teknolojiyi detaylarıyla uyguluyor. Bu bilgiler herkese ait öğrenmesi ve uygulaması da basit.
Scientology Ahlak.
Her grubun bir genel ahlak anlayışı vardır. Ülkelerde söylenmiş veya söylenmemiş ahlak kurallarına sahiptir. Scientology ile yetenekleri ve hayattaki becerileri artan insanlar ait oldukları gruba daha ahlaklı davranmaya başlar. İnsan genel Ton skalasını (ruh halini) yükselttikçe. Lütfen Ton Skalasına bakıver. Daha az yıkıcı olur. Hem mutlu ve skalada yüksek bir yerde olup hem de banka soymaya veya yanlış olduğunu bildiğin şeylere teşebbüs etmezsin. Ne zaman ton skalada aşağılara gittin hayat daha çekilmez ve zor olur. Giderek daha az hareket ve düzgün iş yapma imkanın olur.Auditor kuralları.Her auditor veya auditing alan kişi bunları bilir. Auditing sırasında oluşan her olay orada kalır kişilerin kendi isteği dışında dışarıya taşınılmaz. Hipokrat yemini gibidir. Dianetik kitabında auditor kuralı bölümünden bakabilirsin. Scientology’de verilen sözler mutlaka tutulur. Bu en temel yasadır. Her auditor bu konuda sıkıca eğitim alır. What is Scientology: Auditor's CodeScientology ve etikScientology’ye göre yaşam dinamiklerinin çoğuna zarar veren kötü bir davranış yaparsan bu sana bir kötülük olarak geri döner. Bu bir kaza, kayıp veya istenmeyen durum olabilir. İş yerinden para çalarsan er geç bu anlaşıldığından işinden kovulursun. Scientology’de insanlar etik konusunda da eğitilirler. Eğer biri kendi çevresinde etik dışı işler yapıyorsa öncelikle bu etik dışı durumları düzeltmesi istenir. Hubbard’ın o konu ile ilgili yazdığı yazılar okutulur. Ve anlayıp anlamadığı sıkı biçimde kontrol edilir. Bu konuda görevli insana etik ofiser veya etik çalışanı denilir.
Mutluluk yolu
The way of the happiness kuruluşu, tıpkı narconon gibi bir scientolog tarafından kuruldu ve yürütülüyor. The Way to Happiness - About usHubbard dinsel olmayan öğretilerini bu kitapla tüm insanlarla paylaşmıştır.The Way to Happiness kuruluşu dünyaya bu ahlak kurallarını yaymakla meşgul. Scientology ahlakın olmadığı bir yerde ilerlemesi veya işlemesi mümkün olmuyor. TWTH (the way to the happiness kuruluşu) özellikle İsrail ve Ortadoğu bölgesinde insanlara bu bilgileri ulaştırarak daha sakin bir ortam yaratmayı hedefliyor. The Way to Happiness Scientology’ye göre savaş hali 0.05 e geliyor ton skalada. Yani çok düşük duyarsızlık veya apati hali. Dünyanın da bir ton skalası var. Eğer savaş hala sürüyor ve dünya buna seyirci kalıyorsa bu en iyi 0.05 demek. Scientologlar çok duyarlı insanlardır.Kendileri bir porje yaratıp teknolojiyi beraberinde götürüp güzel sonuçlar getirebiliyorlar. 2000 yılında Los angeles’da tanıştığım scientolog birisinin ıslahanede çocuklarla ilgili çok başarılı çalışmaları olduğunu öğrenmiştim. Orada çocuklara mutluluk yolu kitabını okutturuyor ve öz saygılarını geri kazanmaları için çalışmalar yapıyordu.Ben mesela mutlulukyolu.info sitesini açmaya karar verdim. Geçenlerde Malatya’da yaşanan bazı üzücü olaylar beni üzdü ve harekete geçirmeye karar verdim. O dönem TWTH ile bağlantıya geçerek bu kitapların Türkçesini sordum ve dağıtmak istediğimi bildirdim. Konuştuk anlaştık ve o sitemde yayınlamaya başladık. Şu an itibarıyla haftalık 500 kitap indiriliyor. Hedefimiz 1 milyon rakamına ulaşmak. Bu kitap da yazılan kuralları çocuklarımızın, herkesin öğrenmesi ve bilmesi gerektiğine inanıyoruz.Dünyada yaşanan felaketler ve scientologların tutumları:Nerede bir doğal afet olsun veya büyük şiddetli olaylar. Deprem, Tsunami ve terör 11 eylül gibi. Scientologlar %100 gönüllü olarak bu bölgelere işlerini bırakarak gelir ve ücret almadan yadım yaparlar. Assist (yardım) dediğimiz ruhsal iyileştirme teknolojisi. Kısa süre içinde ilaçlarla mümkün olmayan kazanımlar elde ettirirler. O şiddetin şokunu ve tüm etkilerini ortadan kaldırırlar. Bu Asistleri öğrenmek ve uygulamak çok kolaydır. Scientology el kitabında anlatılan bu bilgi ile şifa bulan binlerce insan vardır. 1999dan beri Türkiye’deki tüm deprem faaliyetlerinde scientologlar gelmişlerdir. Yine olsa gene gelirler. Assists for Illnesses and Injuries, How can Scientology help me...Bu kitabın bir parçası da ders çalışma teknolojisidir. Daha bir çok çeşitli böyle bilgiler var insanların hizmetine sunulmuş.Her türlü kitaplar orjinalleri ve çeşitli dillerdeki versiyonları Scientology organizasyonunda ve internetten sipariş edilebilir durumdadır.Scientology ve psikiyatrik su istimaller ve psikiyatrik ilaçlarla mücadeleDünyada gizli kalan en büyük soruna scientologlar parmak basıyor. School shootings Antidepressants Depression & Psychiatrists Learn the truth CCHR sitesinde. Tüm dünyadan psikiyatri mağdurları. İlaçlarla tecavüze uğramış, yani çözüm bulmak için gittikleri bir yerde cinsel açıdan kötüye kullanılan masum insanlar buraya başına gelenleri bildirirler. Aldıkları kimyasal ilaçlarla durumları daha da kötüleşmiş ve artık geri dönülmez duruma gelmiş Amerikadaki psikiyatri otoritesinin oylama yoluyla belirlediği uydurma hastalık mağdurlarının kendilerini korumak ve haklarını savunmak için yapabilecekleri fazla bir şey yoktu. Kimse bu insanların ne yaptığını bilmiyor ve onların ahlaki sapmalarını denetleyecek bir kurum bulunmuyor. CCHR bu mağdur insanlara yasal süreçlerinde sahip çıkar. Psikiyatrinin geçmişi ve işlediği suçlar saymakla bitmiyor. Lütfen psikiyatri DVD’sinde bunlara dikkat et. Bu dvd 1 milyon tane basılıp bütün dünya üzerinde gereken yerlere dağıtılacak kısa bir süre içinde. Şu an CCHR bu konu için Scientolog olsun olmasın herkesten gönüllü bağışlar topluyor.Psikolojik deneyler için harcanan paralar. Bu deneylerde hayatları kararan insanlar. Başarısız sonuçlara rağmen devam ettirilen arayışlar hep toplumun sırtından ödenenen vergilerle yapılmıştır. DVd’de örnek su istimal olayları bulabilirsin. Scientology bir çok psikiyatrik su istimalleri ortaya çıkardı. Dünya gündemine taşıdı. Buna karşılık çokça saldırılara maruz bırakılıyor. Yine de büyük bir hızla her gün daha çok insana servis verebilir hale geliyor.Criminon nedir?Suçlu insanları tekrar topluma kazandırmak için bir scientolog tarafından yürütülen bir başka kuruluştur.About Criminon InternationalCriminon - Criminal Rehabilitation, Reform & Crime PreventionScientology’deki bilgilerle suç işlemiş insanlara başarılı yardımlar yapılıyor. İnsan özünde iyidir. Onu kötü hale getiren deneyimlerle tekrar yüzleşmesini sağlayıp öz saygısını kazandırdıktan sonra yeniden bir temiz sayfa açabiliyor hayatında. Tabi bu ayrı bir teknoloji ve L. Ron Hubbard’ın keşiflerine başvuruyor. İleride scientologlar artınca bu insanlar bu konuda da tıpkı dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi faaliyetlere başlayacaklar.L. Ron Hubbard Yönetim teknolojisi, wise:L. Ron Hubbard’ın teknolojisi iş dünyasında uygulamak isteyen scientologlar bir araya gelerek scientology etik veya ahlakını iş dünyasında yaygınlaştırmak için çalışmalar yapmaktadırlar. Yeryüzünde binlerce firma bu teknolojiyi kullanarak başarılarına başarı katıyorlar. Sadece firmalar değil daha büyük kurumlar kendi yapılarını ve düzenlerini geliştirmek için bu bilgileri kullanmaktalar. L. Ron Hubbard’ın yönetim, organizasyon, pazarlama kitapları eşsiz değerli bilgiler içeriyor. Her kuruma ve organizasyona uygulanabiliyor. Örneğin 4 tane ürün vardır1) karşılığı hiç alınamayan ürün2) karşılığı eksik alınan ürün3) karşılığı tam olarak alınan ürün4) karşılığı fazlasıyla alınan ürün“Eğer size biri gümüş yüzük parası verdiyse ona altın yüzük gönderin”.. her zaman beklentileri fazlasıyla aşmayı hedef edinin yönünde bilgiler var tabi bu kadarla sınırlı değil.WISE — World Institute of Scientology EnterprisesScientolog olan bir insan hayatı ve insanları daha çok anlamaya ve sevmeye başlar. Genelde güler yüzlü ve başarılıdırlar. Tabi ki Scientology bir süreç dahilinde işliyor. İlk başlardaki durumun ve birkaç kurs yaptıktan sonraki durumun aynı olmuyor. Başlarda daha mutsuz ve sorunlu olabiliyorsun. Giderek yeteneklerin artıyor ve iyiye gidiyorsun. Belirli bir aşamaya gelmeden diğer aşamayı başaramıyorsun ayrıca. Her şey belirli bir düzen ve sistem içinde duruyor Scientology’de. Beyin yıkama, hipnoz, dünyayı ele geçirme temizleme gibi konulara değinmedim ama artık kendinde görebiliyorsun. Bu gibi konuları bir bilim ile bağdaştıramayız. Ve diğer sorulara cevaplar Scientology sitesinde yer verilmiş. Araştırdığındiğer kaynakları bilmiyorum ama şunu çok iyi biliyorum o kaynaklarda elde edilen başarılardan ve hayatları iyi yönde değişmiş yüz binlerden bahsedilmiyor JGizleyecek bir şeyleri olan insanların korkularının neticesi bunlar. Scientology yine de herkese kapısını açmış suçlular hatta uyuşturucu bağımlıları dahil. Onların neden o halde oldukları ve temel sebepleri kitaplarda açıklanıyor.Şimdilik bunlar aklıma geldi umarım bu bilgiler işine yarar. Lütfen yer verdiğim bağlantılardaki bilgileri okumayı unutma.Daha fazla bilgi ihtiyaç olan konuları buraya http://www.msxlabs.org/forum/ext.php?ref=https://www.scientology.org/html/en_US/feature/contact/communicate.html ingilizce olarak ve daha iyi bana yazabilirsin.Yukarıdaki bilgiler kendi gözlemlerimle elde ettiğim konulardır.SelamlarumutSevgili Arkadaşlar; Scientology`nin Türkiye sorumlusu olarak tanıtılan zafer yilmaz benim, ama Scientology´nin Türkiye sorumlusu değilim. Böyle bir görev ve sorumluluk anlayışıda Scientology`de bu zamana kadar hiç bir kimseye ve kuruluşada verilmemiştir. Ne yapıyorsam kendi özgür irademle ve bilhassa milletim için yapıyorum. Son günlerdeki yazılmiş ve bilhassa kopyalanmış yazıları gördükçe; Bu tür bilinçli yapılan yanlışlıklara göz yumamıyorum.Basliği: “Tom Cruise’un da üyesi olduğu Dianetik ve Scientology ………, Türkiye’de de yayılmayı hedefliyor.“, Olan yazıyı ele alarak sizlere doğrulari yazmak istiyorum.Sürekli başta Tom Cruise’dan bahsediliyor ki, Tom Cruise haricinde, bilinen ve aslında çok daha fazla olan bilinmeyen birçok Hollywood yıldızları var. Herkes toplumun karşısına çıkıpta özel hayatını beyan etmek zorunda degildir ve etmezlerde. Bu insanlar bizlerin tahmininden de cok daha akilli insanlardir. Dianetik ve Scientology sanki kötü birşeymiş gibi adeta sürekli başka tarikat olan veya tarikat olmayan gruplar göz önünde bulunduruluyor. Örneğin Rael, Moon, Ramtha Brahma Kumaris, Hare Krishna ile birlikte bahs edilmekte! Scientology´nin hic bir tarikat ile veya bunlarin uygulamalari ile yada baska bir din ile hic bir sekilde alakasi yoktur ve herhangi bir dinden ayrilmis toplum degildir. Dianetik ve Scientology`i ögrenen bir insan kendi dininede daha sadakatli sekilde baglanir. Bu kadar Hollywood yildizlari sizce delimi? Birkac yerde okudugum yanitlara göre bu insanlar asiri varliklarindan dolayi sapitmislar, bunu yazan insanlar ölcüyü nereden alabiliyorlarki. Kaldiki birseyin sapitmis oldugunu söylüyorsak ne ile kiyaslayarak sapitmis oldugunu ölcebiliyoruz? Bu Hollywood yildizlari neye göre sapitmislar? Yoksa bu yaniti yazanlarmi sapik veya sapik olduklarini kabul etmeyip, edemeyip baskalarini kendi özürleri ile suclamaktalarmi? Tarikat kelimesi Türk dil kurumunca asagidaki sekil anlatilmis:Aynı dinin içinde birtakım yorum ve uygulama farklılıklarına dayanan, bazı ilkelerde birbirinden ayrılan, Tanrı'ya ulaşma ve onu tanıma yollarından her biri:"Mevlevi tarikatı. Bektaşi tarikatı."- . Scientology herhangi birlikten ayrilma degildir, Türk Dil Kurumu anlayisina göre, Gercegide öyleki, Tarikat degildir. Insanlarin düsüncelerinde yanlis resim yaratmaya calismayin lütfen.Almanca sözlüklerde asagidaki sekilde tarikat sözcügü yer almakta:“Bir dinin ilk anlayisini farkli yorumlayip din birliginden ayrilmis olan birlik.“ (Tercümesini kendim yaptim, sahislar farkli sekilde yorum yapabilirler. Benim tercümem kelimelerin manalara dayanikli tercüme.)Türkce sözlüklerdede aynen bu sekil ve diger dillerde sözlüklere baktigimiz zaman sürekli ayni sekilde anlatilmis tarikat kelimesi. Dikkat ceken olay: Büyük toplumdan ayrilmis olan ufak birlik söz konusu. Soru: Dianetik ve Scientolog olan insanlar hangi toplumdan ayrilmis veya hangi dini farkli yorumlamis ve Scientologye tarikat deniliyor?Tarikat kelimesi Scientology ile alakali yanlis manalarla kullanilmakta. Bu oyun Almanya´da da ayni bu sekil yapilmaktadir! Sebebi: Insanlarin düsüncelerini yanlis yerlere tasiyip, düsüncelerini yönetmektir! Nicin insanlar kendi iradelerince düsünemesinler? Bu insanlarin Dianetik ve Scientology´i anlayip scientolog olacaklarindan dolayi korkumu yasiyoruz?Her devlette oldugu gibi sayet Scientology´e karsi talep var ise ve Türkiye´de Scientologlarin sayisi cogalirsa, Devlet Kanunlarinin cercevesi icinde Scientology´nin ne oldugunu belirler. Sayisini tam bilemiyorum ama belki 160 Devlette Dianetik ve Scientology mevcuttur, asagi yukari 100 Devlet capinda din olarak taninmis ve kabul edilmis sekildedir, adeta devletler tarafindan önerilir ve desteklenir.Dianetik ve Scientologynin icindeki görev paylasimi ve kendisine ait calistirma sistemi, Scientology olan insanlarin orada neler yaptigi asla bilinmiyor gibi yazilar görünmekte. Her kurumda oldugu gibi calistirma sistemine göre görev paylasimi vardir ve kamuoyuna acik kurumlarda bile olsa bu calistirma sistemi herkes tarafindan bilinmez ama yinede isiniz görülür. Misalen: Universitelerde olan Profesörler, sekreterleri, sinif ögretmenleri, ders ögretmenleri, sinifsiz ögretmenler, sinif baskani, veliler, okul aile birligi temsilcileri v.b. diger görevliler, müstehtamlari v.b.. Imalat Firmasinin Sahibi/Sahibleri, Yönetici Müdürü/ leri, Ihale alisveris sorumlulari, tüm imalatin parcasi olan imalat guruplari ve grup sefleri, yardimci iscileri, Organize sistemi olmadan hic bir kurum yürümez ama, Scientology söz konusu olunca sanki anormal bir durum varmis gibi yazilar cikmaktadir. Scientology´nin kendisine ait calistirma sistemi vardir ve kendi sisteminide kamuoyuna aciklamak zorunda degildir. Maliye ve Devlet güvenligi haric. Üstelik Dianetik ve Scientology´nin kendine ait olan sistemi her zaman ve her ülkenin kanunlarina uyumludur ve bu sistemin kurucusu L. Ron Hubbard´in kendisidir ve bu konuda telif ve ruhsal haklari RTC´ye verilmistir ve burada saklidir. Bu arada görüyoruzki, sakli, gizli, yasadisi olan hic bir sey yok. Scientolog olan insanlarin orada neler yasadigi bilinmiyor? Nasil bilinmiyorki? Herhangi toplumda yasanmis olan hersey biliniyormu? Örnegin Diyanet icinde yasanan her sey biliniyormu? NASA´da yasanan her sey biliniyormu? Dünya Sirketleri bazinda yasanan her sey biliniyormu? Bu soruyu bu sekilde yazmak sadece insanlarin düsüncelerinde Dianetik ve Scientology´i bilinmeyen ve korkulmasi gereken birseymis gibi göstermeye calismaktir. Mesela söyle bir tutum: Iki bayan bir arada konusurken birisi digerine diyorki: Senin kocan dün is görüsmesine degilde baska bir yere gitmis olmasin, acaba nereye gitmistiki, son zamanlarda (bir bayan ismi) durmadan gülüstüklerini izleyenler olmus!Dianetik ve Scientology´nin calisma sistemi bellidir ve devletler tarafindan bilinmektedir. Scientolog olanlarin burada yasadiklarini aciklama hissi yasarsalar aciklarlar, bu sekil his yoksa aciklamak zorundada degiller. Amerika´da 1950´li yillarinda Psikiyatri, psikoloji ve bunlarin Devlet bazindaki temsilcileri arti Amerikan Devletinin ta kendisi L.Ron Hubbard´i söylemis olduklarini isbatla diye zorlamislar ve L.Ron Hubbard söyledigi her bir seyi isbatladiktan sonra bu ispatlari isteyenler istemis olduklarina pisman olmuslar. Ispatlanmis bir seyi ortadan yok etmekte cok zor. Bilhassa bu kadar güclü ve büyük grup arti Devlet görevlileri karsisinda! Bu anlamda, Scientologlarin suskun kalmalari cok daha iyidir, Scientologlar yasadiklarini aciklamis olsalar bütün herkes Scientolog olmak icin basvuruda bulunur.Zihin Kontrolü cihazi basligi olan yazida dikkatimi ceken noktalar:Gurbetcilerin cocuklarida deli degiller ve etkili rol derken neyi kiyasliyoruz? Burada Koordinatörlük görevinden bahsediliyor. Tekrar yazayimda bu konu tamamen anlasilmis olsun. Yazilmis olan tarzda verilmis olan veya uygulanan bir görev falan yok! Her ne yapiliyor ise bende Umut´ta kendi kararlarimizla yapiyoruz. Dianetik ve Scientology´den ne gibi faydalar gördüysek milletimizinde bu faydalara ulasabilir olmasini istiyoruz. Olaylari anlayip bu imkanlardan faydalanmak isteyenler ulasir; istemeyenlerinde istememesi kendi secenekleridir. Ama su an isteyenler nereden ulasabiliyorlar yurtdisi haric hic bir yerde? Böyle bir imkan yok Türkiye´de. Bu arada Türkiyeye bir yenilik getirip Milletimin bunada sahip olmasini saglamaya calisiyoruz. Her yerde var iken nicin benim halkimda sahip olmasin bu imkana! Benim halkim nicin maruz kalmak zorunda bu konuda? Umut ile ben bu konuda bu imkanlari yaratmaya calisiyoruz.E-Metre cihazina bu güne kadar cok degisik isimler verildi. Örnegin yalan konusma makinesi dendi, Elektro Psikometre dendi. Bu cihaz; Auditörün vakayi daha hizli cözmesinde yardimci olur. Insan yalanmi dogruyumu konusuyor anlaminda kullanilmaz, E-Metreyi kullanabilmek uzun ve cok sert sekilde denetlenen Staj sonucu elde edilir. Burada cok aci bir gercegi göz önüne getirmek istiyorum. Bazi önemli konular cözülemez vaziyete gelince Mahkemeler yalan konusma makinesine baglarlar insanlari ve gecmis hayatlari asla dikkate almazlar! Yazacagim misal gibi olaylar dünya capinca sürekli yasanmaktadir: Devlet görevlisi saniga sorar: “Senmi öldürdün“ ve bu arada gecmis hayatini dikkate almaz! Sanik ne söylerse söylesin gecmiste o kadar hayat yasamistirki, mutlaka eninde sonunda, bilincli veya istemeyerek öldürmüs oldugu ya bir insan yada bir hayvan vardir, bunuda yalan konusma makinesi gösterecektir. Neticede sanik bu hayatinda yapmamis oldugu cinayetin cezasini cekmek zorunda kalacaktir. Ayni bu yazdigim tarzda, sürekli sucsuz insanlar cezalandirilmaktadir! Diger yönü ile baktigimiz zaman, cinayet isleyebilecek birisi kendi serefinden ve gururundan (bu iki özelligide asiri abartir. Sen bana serefsizmi diyorsun, gibi söylentiler kullanir) cinayet isleyebilecek kadar vazgecmis durumdadir. Moral veya Ton cetvelinde o kadar düsük pozisyondadirki, düsünceleri kendisinde bedensel anlamda hic bir degisiklik yaratmaz, bu insani yalan konusma makinesine baglayip, senmi öldürdün diye sorsaniz, su an oluyormus gibi resimler gözünün önüne gelse bile, yalan konusma makinesinde hic bir kipirdama kayit edemediginiz durumlardan dolayi nice katiller serbest birakiliyordur!Devletler mademki yalan konusma makinelerine o kadar güveniyorlar. O zaman deney icabi morali iyi olan, hali vakti yerinde olan, hayatlari iyi gecmis, 200 iradeli, özgüvenli insan bulup, bunlari yalan konusma makinesine baglayip sorsun: Sen bu hayatindan daha önce hayat yasadinmi? ve yalan konusma makinasi her zaman bir evet gösterecektir! Nicin yapilmiyor bu? Yada yapildi ama topluma aciklanmiyor. Insanlara sürekli anlattiklarimizin yalan oldugunu kabul etmek zorunda kalabiliriz tabiki, ama ulasamaya calistigimiz gercekler, dogrular degilmi? Yalanlar icinde yetismis büyümüs olan bir insanin ruhsal sagligi, moral hali, hangi oranda olabilirki. Bu tür insanlar baska insanlarla konusurken kendi dogrularini, bildiklerini, yani ona ögretilmis olanlari konusacaktir, bunu dinleyen ve olaylarin farkinda olan kisi nasil bir göz ile bakacak bu sekil bir durumun icinde olan kisiye? Dogrular ve gercekler ister dinler tarafindan olsun ister bilim dali destegi ile olsun, Dogrular dogrulardir ve bunlar ne dinler tarafindan nede bilim dali tarafindan, hic kimse tarafindan degistirilemez!Adeta tamamen dogru veya tamamen yanlis diye bir olayda yoktur. Sizin icin gercek olmayan gercek degildir, ama sizin icin gercek olan bir sey sizin icin gercektir. Insanlar baskalarina kendi gerceklerini kabul ettirmek icin nice kavgalar yapmistir, nice savaslar yapilmistir, sebebine baktiginizda her zaman bunu bulacaksiniz, birisi baska birisine kendi dogrularini kabul ettirmeye calismasi sonu kavga, savas, dagilmis aileler gibi yikici veya bozuculuk yani zorbalik uygulamistirlardir birbirlerine. Baktiginiz zaman nice nice nice misaller verebilceksiniz bu yaziya!Depremzeler Fislendi, bu baslik kendi basina ne kadar komik!Deprem veya tabiatin facialari kendi basina bir olaydir. Bu konular hakkinda yazmak icin veya bu tür oluntuyu yasamis insani anlamak icin ya birseyler olarak yasamis yada faciyanin derhal arkasindan bu insanlarin arasina katilmaniz tercih edilir.Sizlere cok ciddi bir olaydan bahsetmek istiyorum. Sri Lanka`da tsunami olayinda dünyanin her bir yerinden Volunteer Minister (Kizilay, kizilhac gibi yardim kurulusu diyebiliriz ayrica Volunteer Minister kurslari Dianetik ve Scientology tarafindan ücretsiz olarak verilmektedir.) olan yüzlerce insan yardima kostu. Bu insanlar sivil hayatlarinda isadami, ishanimlari veya iscilerdir. Benim tanidigim insanlardanda oraya gidenler oldu. Sri Lanka´dan geriye dönen Volunteer Minister bana sunu anlatti: Zafer, insanlar ne haldeler orada bunu düsünemezsin. Ben sordum, mesela ne haldeler? Volunteer Minister bana dediki: Adam bir plastik sandalye bulmus Tsunamiden önceki eski mevcut evinin bahcesinde oturuyor ve gazete okuyor. Arada sirada cevresine bakiyor ama gazetesini okumaya devam ediyor. Bir zaman sonra adamin kalktigini gördüm. Acaba simdi ne yapacak diye izledim. Adam sanki halen evi oradaymis gibi aliskin oldugu bir yol üzerinden yürüyordu ama aslinda herhangi ev veya duvar görünmüyordu. Adam sanki kafasinda bir belli yol var onu yürüyormus gibi idi. Sordum, nereye gidiyordu peki? Cevap olarak sunu anlatti bana. Belki mutfagina gidiyordu. Icecek veya yiyecek bir sey almak istiyordu, ben nerden bileyim! Ama bir ara durdu, ortaliga bakindi ve yürüdügü ayni yolu tekrar diger istikamette yürüdü ve plastik sandalyesine ulastigi an oturup gazetesini okumaya devam etti diye anlatti. Bunu anlatirken gözleri yaslar ile dolu idi. Bu insanlarin cok cok daha fazla yardima ihtiyaclari var diye devam etmisti. Yanindaki baskalari farkli farkli izlenimlerini anlatiyorlardi.Türkiyede yasanan depremleri aranizda birisi yasadi ise benim ne dedigimi cok daha iyi anlar! Bilhassa dünya Metropolü Istanbul gibi bir sehri düsünüyorum. Türkiyemizde fay hatti sadece Marmara denizinden gecmiyor. 17 Ağustos 1999 da deprem Istanbul/Avcilar ilcesinde de yasanmadimi? Bu sekil bir senaryo düsünüyorum. Sayet gün gelir böyle bir sey gerceklesirse! Iste o an icin hazirlanmis olmaliyiz! Yazmis oldugum gibi bir durumda Dianetik ve Scientology bilgilerinin degeri ölcülemez sekilde degerli oldugunu anlarsiniz. En azinda o gazetesini okuyan adamin hayat ile alakasi kalmamis oldugu dikkat cekiyor. Depremden sonra bedensel hasar görmemis insanlarin vefat etmis olduklarini izleyeceksiniz. Hayatta kalanlarin ise suurlarini kayip etmis gibi ortalikta dolanarak ne yapmalari gerektigi bilemiyor halde oldugunu izleyebilirsiniz. Dianetik ve Scientology´nin amacida böyle bir ortamda insanlarin tekrar hayata katilmalarini saglamaktir ve insanlarin birbirine yardimci olmasini saglayacaktir. Baska bir misal bahsedilecekse 11.09 ikiz kule olayini ele alalim. Tamamen mahvolmus itfayeciler ve insanlar yorgunluktan devam edemez hale gelip aglamaktan baska care bulamayanlar. Bu oluntu aninda nice gaz, toz ve cesitli maddeler tenefüs etmislerdi. Bunlar günlerce sonra bile halen normal hallerine dönememislerdi. Bu insanlara Amerika bile yardimci olamiyordu. Bu olaya el atan ve masraflarin cogunlugunu kendi bütcesinden ayiran Tom Cruise ve bircok oranda yardimci olan Scientologlar sayesinde bu insanlar ancak eski hallerine ve dahada iyi bir hale ulastirildilar. Dianetik ve Scientolognin kendi sayfalarinda bu bilgiler yazilidir ve nice arsivlerde bu bilgiler kayitlidir. Bu yazinin arkasindan Tom Cruise zengindir onun var ve yardimci olsa ne yazar ki diyenlerde cikacaktir. Bu konudaki benim sorum su; Tom Cruise kendi parasini harcamasini bilmiyormu? Laf yapmayi birakalim olayin ciddi boyutlarini ve ne yapilmasi gerekenlere göz atalim.Bu arada düsündügüm diger bir soruda, Amerika Devleti nicin gerektigi oranda bu olaya yardimci olmadi veya Scientologlarin projesini sadece ufak miktarlarla destekledi? Dianetik ve Scientologyi anlamayanlar yardimci olacagi yerde malesef kritik gözlerle izliyor olayi kendisi bir sey yapamasa bile, yapanlarida kritik bakislarla izliyor. Dianetik ve Scientology bilgilerinin Türkiye´ye getirilmis olmasi benim kendi dogrularim ve gerceklerim cercevesinde yukaridaki yazdigim anlamda önemlidir. Benim bütün cabalarimin sebebide Volunteer Minister anlamindadir. Volunteer Minister olayi bir iki insan ile olacak degil, binlerce insanin bu olaylar hakkinda bilgi edinip birbirlerine yardimci olmalari gerektigini varsaymaktadir Dianetik ve Scientologlar din, irk, ülke ayrimi yapmadiklari icin insanlarin zarar gördügü her yere, sartsiz kosarlar. Zarar görmüs birisinede edilen yardim cevrilmemeli, yardimci olan Scientology ve bunun bilgileride olsa işe yaradigi süre işe yariyordur. Scientologlar yardimci olma amaci ile kossunlar bunun adinida “Depremzeler Fislendi” diyelim. Birazcik ciddi kalmak gerekiyor! Üstelik burada Milletvekilerine ulasilcagindan söz konusu ediliyor. Ben veya Umut milletvekillerinin pesinden kosacagimizi söylemedim ama bizim yaptigimizin degeri anlanirsa, belki milletvekilleri bize ulasip bizlere yardimci olurlar. 1992 Yilinda Yugoslavya savasi baslarken evvela Müslüman kardeslerimiz evinden, köyünden, sehrinden oluyordu. Adeta öldürülüyorlardi ve rehin aliniyorlardi. Kendileri izlemek zorunda birakiliyordu ve ailesine cocuklarina malesef tecavüz ediliyordu. Avrupa capinda yola cikip ilk yürüyüsleri yapanlar Dianetik ve Scientologlardi. Bunun gibi eylemleri Scientologlar Hamburg´ta yasayan müslüman toplumundan önce yapiyordu ve bunu izleyen Hamburg Türk toplumu Scientologlar ile dialoga baslamisti. Bunun daha sonrasinin neler getirmis oldugunu su anda bahsetmek istemiyorum. Devletler tarafindan cözümler beklenilir, bu kadar büyük boyuttaki olaylara Devletler ani olarak fazla bir sey yapamazlar. Hasar görmemisler, hasar görmüslere yardimci olmaktadirlar. Dünyanin neresine giderseniz gidin her yerde ve her millet arasinda bu sekil baglanti oldugunu izleyeceksiniz! Insanlarin ne kadar da birbirlerine benzer veya esit yönleri varmis?Iste Scientologynin Gizemli Cihazi: Bu basligi tasiyan yazida ritüelleri ögrenmeleri saglaniyor diye bir yazi var. Ben 1989 yilindan bu yana 10 yil Dianetik ve Scientology`den ayri kaldim ama Scientolog´tum. Bu güne kadar herhangi bir ritüel falan ögrenmedim nede ögretildi, nede varligindan haberim var. Acaba ayri ayri Scientology´imi konusuyoruz?Karsiliksiz hic bir sey yok.Bu basligi tasiyan yaziya yanit vermek istiyorum. Acaba Türkiyede okula gitmek ücretsizmi? Carsiya gittiginiz zaman elbise alirken ücretini ödemeden alip gitme imkaniniz varmi? Hastaneye girdiginiz zaman belli oranda masraflari ödemiyormusunuz? Insana faydasi olmayip sürekli insanlari ölmeye yöneten ve yer yer hizlica öldüren veya intihar etmesine sebeb olan Psikiyatri icin bile ücretini ödüyorsunuz. Adeta saglik sigortalari karsiliyor psikiyatrinin masrafini. Türkiye´de Camiye gittiginiz zaman sizden para alinmiyor ve siz yinede hoca ile görüsüyor ve yardim alabiliyorsunuz evet haklisiniz. Yillik raporlara göz atin, Türkiye Cumhuriyetinin yillik bütcesi ne sekilde dagitiliyor. Diyanet Bakanliginin bütcesinin miktarini görünce sok olmayin. Diyanet Vakfinin cirosuna hic bakmayin dünyanizi yönlerini anlatmayi severler, sasiriyorum. Bu olay kendi inancinda veya görüs birliginde olmayan topluma atilan iftiralara benziyor. Mesela; Almanlar gavur, Israilliler Yahudi veya her Amerikali emperyalisttir gibi yanlis düsünceler yaratilarak baskalarinin rencide edilmesine benzer. Bu tutum normal halimiz ise gülmekten baska bir sey yapamiyorum bu durumda!Scientology´nin inanmakla hic bir alakasi yoktur, sizi kendi yasadiginiz ve kayidini yapmis oldugunuz arsiv ile yüzlestirir. Oradaki kayitlar sizin gerceklerinizdir. Kendi dogrulariniz ixin neler yapmadiniz bu güne kadar?

Nato Natonun Kuruluşu Sırarsında Şu İfadelere Yer Verilir;*Bu Antlaşma'nın Tarafları, Birleşmiş Milletler Yasası'nın amaçları ve ilkelerine olan inançlarını ve bütün halklar ve bütün hükümetlerle barış içinde bir arada yaşama arzularını teyid ederler. *Demokrasi, bireysel özgürlük ve hukukun üstünlüğü ilkeleri temelinde bütün halkların özgürlüklerini, ortak miraslarını ve uygarlıklarını korumakta kararlıdırlar. *Kuzey Atlantik bölgesinde istikrar ve refahın geliştirilmesini amaçlarlar. *Toplu savunma ve barış ile güvenliğin korunması için çabalarını birleştirmekte kararlıdırlar. *Bundan dolayı bu Kuzey Atlantik Antlaşması'nı kabul etmişlerdirŞimdi Maddeleri Ele AlalımMadde-1Barış İçinde Yaşamak Elbette Herkesin İsteğidir.Ama Nato Hiçbir Zaman Barış Örgütü Değil,Aksine Savaş Örgütü Olarak İşlevini Sağladı.Madde-2Bütün Halkların Özgürlüğünü Ortak Miraslarını ve Uygarlıklarını Koruma Neden Savaş Örgütünün İşi?Her Millet Özgürlüğünü,Ortak Miraslarını ve Uygarlığını Kendileri Belirler ve Tayin Eder.Neden İkinci Bir Güçün İhtiyacına Gerek Duyulur.Nato Savaş Örgütü Olarak Dünya Kamuoyunu Kandırmakta ve Emeline Ulaşmaktadır.Madde-3Kuzey Anlantik Bölgesi Neresi?Sadece Kuzey Anlantik Bölgesini Temel Alan Bir Savaş Örgütü Niçin Kendinden Uzak Ülkeleride Bu Savaş Örgütüne Dahil Eder?Bu Natonun Savaş Örgütü Olduğunun Açık Bir Göstergesidir.Madde-4Toplu Savunma Nedir?ve Nato Neden Diğer Ülkelerin Savunmasında Söz Sahibi Olmak İster?Birleşmiş Milletler Örgütü Mevcut(Nasıl İşlediği Şüphe).Madde-5Bu Anlaşmayı Kabul Eden Ülkeler Neyi Amaçlamaktadır?Neden Savaş Örgütünün İçinde Yer Almaktadırlar?Nato'nun Asıl Kuruluş Amacı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin Genişlemesini Engellemektir.Çünkü Sscb Sosyalist Bir İdeoloji Savunmaktadır.Nato'yu Kuran Amerika Birleşik Devletleride Kapitalist Bir Sistem Savunmakta.Abd Kendi Çıkarları İçin Bir Savaş Örgütü Kurar ve Avrupa Devletlerinide İçine Alır.Bu Birliğin Kuruluş Amacına Bakıldığında Sscb'nin Genişlemesini Engellemek.Peki Şuanda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Var mı?1991 Yılında Yıkıldı.ve Soğuk Savaş Dönemi Bitti.O Zaman Nato'ya Ne Gerek Var?Nato Varşova Paktına Karşı Kuruldu.Sscb Dağıldığına Göre Varşova Paktı Tarihe Karıştı.Nato İse Hala Günümüzde Var ve Dünya Genelinde Savaşlar Çıkarmakta.Varşova Paktı Olmadığına Göre 1991 Yılında Nato İşlevini Kaybetti.Ama Hala Var Ne Yazık ki.Üye Olan Devletlere Baktığımızda Sadece Fransa Ordusunu Teslim Etmedi Nato'ya.Fransa Orduları Bağımsız Bir Ordu.Diğer Üye Ülkelerin Orduları Nato Egemenliği Altında.Türkiye Cumhuriyeti Ordusu Bile Nato Egemenliği Altında.ve Savaş Örgütünün Elinde.(Sadece Ege Ordu Komutanlığı Hariç.Oda Kıbrıs Barış Harekatı Zamanında Bülent Ecevit Tarafından Nato Bünyesine Dahil Edilmedi).İşte Böyle Bir Savaş Örgütü Düşünün.Dünya Genelinde Yayılımcı Bir Politika Güden Bir Örgüt.Yeni Dünyanın Şekillenmesinde Büyük Rol Oynayan Bir Örgüt.Kore Savaşlarında,Vietnam Savaşında,Domuz Burnu Çıkartmasında,Körfez Savaşlarında Binlerce İnsanın Ölmesine Yol Açan Bir Örgüt.ve Dünyanın Lokomotifi Konumunda ki Devletler Bu Savaş Örgütünün İçinde Yer Alıyor.Sözde Barışı Sağlamakla Yükümlü Olduklarını İdaa Ediyorlar.Ama Bunlar Sadece Yalan.Birleşmiş MilletlerEvrensel bir örgüt olan Birleşmiş Milletler Örgütü (BM), hukuksal ve siyasal bakımdan Milletler Cemiyeti'nin bir devamı niteliğinde olmakla beraber, Milletler Cemiyeti’nden daha kapsamlı bir kuruluş olarak düşünülmüştür.Birleşmiş Milletlerin Temel Amaçlarını Şöyle Özetleyebiliriz;*Uluslararası barış ve güvenliği korumak ve sürdürmek.*Uluslararası alanda dostça ilişkileri geliştirmek.*Uluslararası ilişkilerin her alanında devletler arasında işbirliğini sağlamak. *Devletlerin dış politikalarını uyumlaştıran bir merkez olmak.*Dünyada sürdürülebilir bir refah ve adalet ortamı yaratmak ve bunun için değişik sektörler arasındaki ortaklıkların geliştirilmesinde kolaylaştırıcı rol oynamak.Şimdi Bu Maddeleri Ele AlalımMadde-1Uluslararası Barış ve Güvenliğini Korumak Elbette Çok İyi Bir Düşünce.Ama Her Ülkeye Eşit Mesafede Yaklaşılmıyor.Bunun En Güzel Örneği Bosna Halkının Gördüğü Zulüm ve Sırpların Yapmış Oldukları Vahşete Sadece Seyirci Kalındı.Eğer Dünya Barışını Korumak Bu İse Böyle Barış Olmaz Olsun.Madde-2Dostça Kulağa Çok Hoş Gelen Bir Söz.Dost İfadesi Hangi Anlamda Kullanılıyor?Madde-3İşbirliği Sağlamak Neden Bir Örgütün Güdümünde Yapılıyor.İşbirliğini Sağlamak Ülkeler Arasında ki Bir İştir.İkinci Bir Gücün Girmesi Ne Diye?Madde-4Dış Politilarda Her Devlet Eşit mi?Abd Şuanda Dünya Genelinde Dış Politikada İnsanlık Suçu İşliyor.Buna Neden Seyirci Kalınıyor?Hani Barış İçin Kurulmuştu?Sırpların Yaptığı Vahşete Neden Seyirci Kalındı?Madde-5Dünyada Refah Bir Ortam Yaratmak?Elbette Güzel Olurdu.İşte Sorunda Burda Başlıyor Zaten.Dünya Genelinde Barış Sağlanmak İsteniyor İse Bütün Dünya Devletlerine Eşit Davranılması Gerekmekte.Malesef Birleşmiş Milletler Bunu Uygulamıyor.Barış Sağlanıyor Sanılıyor Ama Irakta Hergün İnsan Ölüyor.Bu mu Barış?Böyle Barış Olmaz. Sözde Dünya Devletlerinin Örgütü.Ama Bu Örgütü Kuranlar Abd ve İngiltere.Şuanda da Örgüt Bu Ülkelerin Tekeli Altında.ve Her İstediklerini Yapıyorlar.Barış Adı Altında İstedikleri Yapıp Dünya Üzerinde Abd'nin Emellerini Destekliyor.Bu Barış Örgütü mü?Amerika Birleşik Devletleri(Abd)Nato ve Birleşmiş Milletlere Baktığımızda Hep Abd'yi Görüyoruz.İki Örgütünde İzlediği Strateji Belli ve Ortada.Yıllardı Abd Dünya Genelinde Kendi Çıkarları İçin Savaşlar Çıkarmaktadır.Abd Sözde Barış Getirmek Düzeni Sağlamak Adı Altında Giriştiği Savaşlarda Binlerce İnsanın Ölümüne ve Yaralanmasına Sebeb Oldu.Abd'nin Akıllarda Yer Edinen Savaşları Çok...Kızıl Derilileri Yok Etmeleri,Kore Savaşı,Vietnam Savaşı,Afganistan Savaşı,Körfez Savaşları...Bu Savaşlar Ne İçin Yapıldı?Barış İçin mi?Çünkü Kamuoyuna Böyle Lanse Edildi.Ama Böyle Değil.Asıl Amaç Zengin Yer Altı Kaynaklarını Ele Geçirmek,Oluşacak Yeni Dünya Düzeninde Önemli Stratejik Bölgeleri Egemenliği Altına Almak.Bu Amaçlar Doğrultusunda Binlerce Sivil Halkın Dünyayanın Gözlerinde Önünde Acımadan Öldürdüler.Peki Sorarım Birleşmiş Milletler Nerede?Hani Dünya Barışı İçin Vardı?Sorarım Nato Nerde?Hani Dünya Barışı İçin Vardı?Abd'nin Bir Çok Ülkede Üssü Bulunmaktadır.Yeni Bir Dünya Deriz Ama Savaşsız ve Silahsız.Abd Bu Üsslerini Savaşlar İçin Kullanmaktadır.Dünyada Sadece Seyirci Kalmaktadır.Birde Ekonomik Yön Var.Imf Bu İşi Üsleniyor.Dünya Devletlerinin Yarısı Imf'ye Borçlu Konumunda.Abd Bunu Çok İyi Kullanıyor ve Borçlu Olan Ülkeleri Kendine Bağımlı Hale Getiriyor.Abd Bugün Dünyayı Yönetenler Arasında Yer Alıyor.Hem Askeri Açıdan Hemde Ekonomik Yönden. JaponyaJaponya Teknolojinin En İyi Konumda Olduğu Ülke.Teknolojinin Dünyaya Açılan Kapısı Konumunda.Birde En Önemlisi Kapilalist Bir Sistemi Temsil Ediyor Olmaları.Abd İle İkili İlişkilerine Bakıldığında Gerçekleri Anlamak Çok Kolay.

31 Ekim 2007 Çarşamba

STK

STK: SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI.... DÜNYADA BİR ÇOK KONU BAŞLIĞI ALTINDA ETKİNLİK GÖSTERMEKTELER. BATIDA HER BİR BİREY EN AZ BEŞ FARKLI STK YA ÜYE. BATIDA BULUNAN STK LAR BULUNDUKLAR YERLİN E HATTA ÜLKENİN TÜM SORUNLARINA DOĞRUDAN ETKİ EDEBİLMEKTELER...
TÜRKİYEDE STK: İNSANLAR DAHA NE OLDUĞUNUN BİLE FARKINDA DEĞİL. BAZI BÜYÜK ŞİRKETLERİN VERGİDEN MUAF KALABİLMEK İÇİN YADA KARAPARA HAKLAMAK İÇİN KURULMUŞ KURULUŞLARDIR. SADECE AVRUPADAN VE DÜNYA BANKASINDAN 2005-2007 YILI İÇERİSİNDE 600 MİLYAR HİBE ALINMIŞ. VE STK LARA BAĞIŞ YAPAN ŞİRKETLER VERGİDEN MUAF OLMAKTA.
STK LARIN ASIL KURULUŞ AMAÇLARI YEREL HALKIN DESTEĞİ İLE YERELDEKİ SORUNLARI ÇÖZÜME ULAŞTIRMAKTADIR....
TÜRKİYE HER YIL AVRUPA STK HAVUZUNA MİLYARLAR YATIRMAKTA VE BU HAVUZDAN SADECE YÜZDE 20 DOLAYLARINDA YARARLANABİLMEKTEYİZ... GERİSİ AVRUPAYA KAYMAKTA...
PEKİ STK LAR BATIDA DEVLETE YÖN GÖSTERİRKİN NEDEN BİZDE STK LARA DEVLET YÖN GÖSTERMEKTEDŞR....???????

14 Ekim 2007 Pazar

TÜRKİYE

SON ZAMANLARDA TÜRKİYEDE GELİŞEN OLAYLAR TOPLUMU ENDİŞE VE KORKU KAPANI İÇİNE ALMAKTADIR. BAZI KURUMLARIN "KAOS" YÖNETİM TARZI YÜZÜNDE SİNİRLER FAZLASIYLA GERGİNLEŞTİ.
BİR HAFTA İÇERİSİNDE 4 FARKLI TARTIŞMA POROĞRAMI İZLEDİM. KONULAR FARKLI OLMASINA RAĞMEN BİR ŞEKİLDE GÜNDEM DOĞU VE GÜNEYDOĞUYA ÇEVRİLMEKTEYDİ. SONUÇ OLARAK DOĞU KESMİNİ YOBAZ VE AHLAKSIZ OLARAK GÖSTERMEKTEYDİLER. DİĞER YÖRELERİ İSE ŞİRİN.
BİR BAKALIM GERÇEKLER GERÇEKTENDE BU KADAR ŞEFFAFMI. YADA HALKIMIZIN GERÇEKTENDE DÜŞ KAPANINA GİRDİKLERİNEMİ İNANALIM....?
TÖREYİ ELE ALALIM. TÖRE DOĞUDA BUNDAN 15 SENE ÖNCESİNE KADAR KENDİNİ GÖSTERMESİNE KARŞIN GÜNÜMÜZDE BU ÖLÇÜ HEMEN HEMEN SIFIRA İNMİŞ DURUMDADIR.
İÇ ANADOLUDA ORTA OKULDAN MEZUN OLAN KIZLARIN EVLERİNDEN KAÇTIKLARINI BİLİYORMUYDUNUZ?
KARADENİZDE 60-70 YAŞINDAKİ ADAMLARIN 15-20 YAŞINDAKİ KIZLARLA EVLENDİKLERİNİ, FUHUŞUN HAT SAFHAYA YÜKSELDİKLERİNİ, KADINLARINI KÖLE GİBİ KULLANDIKLARIN.... BİLİYORMUYDUNUZ?
BATIDA AHLAKIN EN ALT SEVİYEYE YANİ AYAKLAR ALTINA ALINDIĞINI, BAKİRELİK YAŞININ 14'E DÜŞTÜĞÜNÜ, UYUŞTURUCUNUN, CİNAYETİN, TECAVÜZÜN DORUK NOKTASINA ÇIKTIĞINI BİLİYORMUYDUNUZ?
ASLINDA YÖRE OLARAK DEĞİLDE İL OLARAK BAKILDIĞI ZAMAN, AHLAK, EĞİTİM, ONUR, ŞEREF, VATAN SEVGİSİ DENİLDİĞİNDE DOĞU VE GÜNEYDOĞU BU ÜLKENİN BAŞINI ÇAKMAKTEDİR.
LAKİN BAZI POLİTİK NEDENLERDEN DOLAYI ZORBALAR TARAFINDAN TAŞA TUTULMAKTALAR.
YAKINDA SİZLERE TÜRKİYEDE GEZDİĞİM İLLERDE YAŞAMIŞ OLDUĞUM TRAJİ KOMİK ANILARIMIDA AKTARACAĞIM

Katkıda bulunanlar