2 Temmuz 2008 Çarşamba

“ŞAMANİZM”


Şamanlık, insanlarla ruhlar arasında aracılar inancına dayalı bir inanış biçimidir. Söz konusu aracılar, Türkçede Kam adı verilmiş bulunan, Şaman'lardır. Bu dilde, Kam sözcüğünün bir türevi olan Kamla- (Şamanlaşmak) eylemi de kullanılmıştır. Şamanlaşma, Kamlama törenlerinden amaç, Şaman'ın ruhlar âlemine doğru yapacağı yolculuktur. Kam' da türeme Kamlık, "Büyücülük" anlamı ile, günümüzde de yaşamaktadır. Masal çağlarında Şaman' ın, Türklerin üçlü evreninde, üç katın Dünya Direği' ne bağlı bulunduğu, derin bir boşluktan, yukarı (gökyüzü) ve aşağı ile iletişime girme gücü vardı. Gökyüzüne çıktığında, Şaman, koruyucu ruhlarla ilişki kuruyor; onlardan aldığı güçle, -geleceği bildirme, kötülükleri savma, sayrıları iyileştirme gibi-, insanlara yardımlarda bulunabiliyordu.Masal dönemi Şamanları, ölüleri diriltebiliyorlar, ya da güneş-tanrıdan, bir kuş görünümünde yakalayıp ölenin annesinin kucağına verebilecekleri yeni doğmuş bir ruh göndermesini isteyebiliyorlardı; kendileri de, kuş ya da bir başka canlı görünümüne girebilmekte, hatta Yada Taşı yardımıyla kar ve yağmur yağdırabilmekteydiler. Günümüzde Şaman, öncelikle bir gelecek habercisi (bilici) ve utacıdır; böylece insanlara yardım edebilmek için ruhlarla ilişki kurması gerekir ve bunu da kendinden geçerek, (vecd) ile, gerçekleştirir. Bu, onun koruyucu ruhu aramak üzere göğe doğru uçtuğu, kendini aşma (cezbe) halidir. Ruh, bu anda, onunla bedenleşir, onun bedenine girer ve kendisine, geleceği bildirmeyi, sayrıyı iyileştirme sağlayabilecek güçler verir.
ŞAMANİZM (şaman)
İlkel kavimlerde, görülen, ruhlarla insanlar arasında aracılık yaptığı ve hastaları iyileştirme gücüne sahip olduğu kabul edilen şamanlar çevresinde yoğunlaşan bir inanç sistemidir.
Şaman, anlamı bakımından büyücü rahip, büyücü ve sihirbazdır. Bu konuda üç farklı görüş daha öne sürülmektedir, Şaman kavramı, Hindistan’daki Pali dilinde “ruhlardan esinlenen kiş”i anlamına gelen "samana" sözcüğünden türemiştir, Şaman kavramının kaynağı, Sanskritçe’de “Budacı” rahip anlamına gelen samana sözcüğüdür, Şaman kavramı, Mançu dilinde “oynayan zıplayan, bir iş görürken sürekli olarak hareket eden” anlamındaki saman kavramından gelir, Uygurca’da “şaman”, “hastalıkları gideren, acıları dindiren, çılgınlıkları, saraları yatıştıran, hastalara ilaç yapan kimse” anlamında, “otacı” diye anılmıştır.
Şaman kelimesinin kaynağı tam olarak bilinmemekte ve bu hususunda farklı görüşler öne sürülmektedir. Şamanlığın ne zaman ortaya çıktığı, ne gibi değişiklikler geçirdiği kesin olarak bilinmemektedir. Kelime kökeni olarak Mançuca ya da Moğolca olduğunu düşünenler olduğu gibi, Sanskritçe'den geldiğini de iddia edenler vardır. Türk kavimlerinde Şamanlara genellikle “Kam” demektedirler. Kalmuklar Şamanlara “Bö”, “Böge”; Kırgız-Kazaklar i se “Bakşı”, “Baskı” derler. Eski Türkler’de iyi ruh “Bay Ülgen”, kötü ruh “Erlik” diye adlandırılmıştır. “Bay Ülgen” aynı zamanda iyi ruhların başında bulunan, onlara emir veren bir tanrıdır. Orta Asya ve Kuzey Asya halkları olmak üzere, Tunguzlar’da, Moğollar’da, Mançular’da, Laponlar’da, Eskimolar’da, Vogullar’da, Ontiyaklar’da, Samoyedler’de, Kafkaslar’da, Hindistan’da, Çin’de, Japonya’da, Endonezya’da, Malezya’da, Polinezya’da, Avustralya’da, Büyük Okyanus’un öbür adalarında, Alaska’da, Grönland ve İzlanda’da, Kuzey Amerika’da, Guyana’da, Amazon bölgesinde ve Afrika’nın birçok yerinde kavim yada cemaatler bulunmaktadır. Bazı araştırmacılara göre; Orta ve Kuzey Asya topluluklarında dinsel yaşamın daha çok “şaman” çevresinde yoğunlaştığını, fakat bu durumun bütün dinsel etkinlikleri şamanın yönettiği anlamına gelmediğini, bazı yerlerde tanrılara kurban sunucuların “şaman” olmadıklarını, aile reislerinin bile bu işi yapabildiklerini, her sihirle uğraşanın “şaman” sayılmadığını, hastalara şifa vermenin samanlığın temel özelliklerinden biri olmakla birlikte, her şifa sunucunun da şaman olmadığını öne sürmektedirler.
13. yy da Avrupalı gezginlerin Mançu-Tunguz kavimlerinden duydukları şaman kelimesi daha sonra Sibirya sihirbazlarına verilen bir isim olarak yaygınlaşmıştır. Şamanizm ise, genellikle Sibirya kavimlerinin din; inançlarını ve bu inançlara bağlı olarak dinî merasimlerini ifade eden bir terim olup, Kuzey Asya halkları arasında yaygın olan şaman kelimesi etrafında kurulan, çoğunlukla dinî karaktere sahip inançları ve bir takım faaliyetleri ifade için kullanılır. Çok geniş bir alana yayılan Şamanlık, Türk Moğol eski kültür tarihinde önemli bir yer tutar.Şamanizm’de, bir din kurucusu, kutsal kitap veya kitapları, inanç esasları, ibadetleri ve cemaat gibi net özellikleri yoktur. Bu sebeple bazı kesimlerde ve zamanlarda Şamanizm in bir din olmadığı ileri sürülmüştür.“Şamanların belirlenmesinin iki yolu vardır: 1.Şaman mesleğinin veraset yoluyla intikali ve 2.içte kendiliğinden duyulan "tanrısal çağrı yoluyla" seçilme. Seçilme şekli ne olursa olsun her Şaman ikili bir eğitimden geçtikten sonra Şaman olur. Ekstatik eğitim yani rüyalar ya da trans ve geleneksel eğitim yani Şaman teknikleri, ruhların isim ve fonksiyonları, kabilenin mitolojisi gibi. Ruhların ve yaşlı Şaman ustalarının üstlendiği bu ikili eğitim bir inisiyasyondur. Şamanı sıradan bir insan olmaktan çıkaran, toplumun itibar ettiği bir kişi haline getiren bu inisiyasyon eğitimdir.” Şamanlık sonradan kazanılan bir görev değildir ; şaman olacak kimsenin, bir şamanın soyundan gelmesi gerekir (genellikle babadan oğula geçmesiyle devam eder). Şaman olmak için gerekli belirtileri taşıyan çocuk, belirli bir yaşa gelince eski bir şamanın eğitimine bırakılıp gerekli ön bilgileri edinir. Şamanın denetimi altında bir sınavdan geçtikten sonra Şamanlık yetkisi alıp dinsel tören, bayram şöleni, kurban töreni, dua okuma v. b. görevlere başlar. Şaman bu görevler sırasında ; her parçası, üzerine takılan her maddesi, her şekli ayrı bir varlığın sembolü olan garip (özel) giysiler, külahlar giyer, maske takar ve yine özel bir şekilde hazırlanmış davulunu ya da tefini çalar. İlk şamanın ortaya çıkışına dair efsanelerde, ruhlarla münasebette bulunduğuna inanılan şamanın, üstün kabiliyetleri ve farklı bir yaratılışı bulunduğu kabul edilir. Keza, şamanlar genellikle zeki ve şair tabiatlı kimselerdir. Âyin sırasında yoğun bir vecd içinde kendinden geçip gök ve yeraltı dünyalarında gördüğü garip varlıkları, acaip hadiseleri detaylarıyla anlatırlar, ayılınca da bir şey hatırlamazlar. Şaman, gökteki iyi ruhlarla yeraltındaki kötü ruhlara hakim olduğu ve onlarla ilişki kurduğuna inanılan toplumlar görüldüğü gibi, bu iki işin, ak ve kara denen iki ayrı şaman tarafından üstlenildiği toplumlar da görülmektedir. Altaylılar "töz basıp yat" yani ruh basması dedikleri olay geçmiş ataların ruhundan biri Şaman olacak torununa musallat olur, onu Şaman olmaya zorlar. Şamanlar Ata ruhu musallat olan kişi Şamanlığı kabul etmezse delireceği gibi bir inanış bulunmakta.
Şamanın Kıyafeti
Şamanların özel bir giysisi yoktur. Giydikleri, hayvan derisinden yapılmış bir göğüslük ile önü açık bir ceket ve kara tavuk tüyleri takılı kırmızı bir başlıktan ibarettir. Çeşitli bölgelerde ve zamanlarda değişim gösteren kıyafetlere rastlanmaktadır. Genellikle bir cübbe veya hırka, başa takılan bir serpuş veya maske, eldiven ve yüksek konçlu ayakkabı, bazı aksesuarlarla beraber, Şamanların kıyafetini oluşturur. Şamanların kullandığı, çeşitli hayvan derilerinden yapılmış, üzerine gök ve yeraltı ruhları ile ilgili semboller yapılmış bir de şaman davulu bulunmakta. . Kuzey Altay’ın bazı yerlerinde beyaz renkli olan başlığa puhu kuşu tüyleri takılır. Yine *Radloff’a göre, önemli olan Şamanın davuludur.
Takım halinde Şaman elbisesinde şu parçalar vardır: 1.cübbe ve hırkaya benzeyen bir üstlük, 2.başlık, 3.Kuzeyde oturan halklarda göğüslük, 4.eldiven, 5.yüksek konçlu ayakkabı. Bazı Altay halklarında Şaman giysisinin tümüyle bir kuş ya da hayvanı simgelediği göze çarpar. Cübbede efsanevi bir takım şekiller de bulunur. Bu arada sırt kısmında, yakanın hemen altına rastlayan yerden dokuz bebek sarkar. Bunlar Ülgen’in kızlarını simgelerler. Cübbeyi Şamanın ailesinden kadınlar diker. Cübbenin hazırlanması sırasında kadınların çok temiz ve namuslu bir yaşam sürmeye özen göstermeleri gerekir. Cübbe hazırlanınca büyük bir halk kalabalığı karşısında yapılan bir ayin ile, her olasılığa karşı, kirden, lekeden temizlenir (manyak arula-). Şaman bu törende cübbeyi ruhların onayına sunar. Bunlar, bazan cübbede şu ya da bu değişikliği isteyebilirler. Bu durumda onların isteklerini yerine getirmek şarttır. Çeşitli Şaman giysilerini inceleyerek bunları değerlendirmeye çalışan Harva’ya göre, Şamanın giydiği giysi, kötü ruhlara karşı onu bir maske gibi korur. Nitekim Altay ve Sayan dağları havalisinde Şamanın puhu kuşu kılığına girmesi, bu kuşun ruhları ürküttüğüne inanıldığındandır. Bundan dolayı bazı yerlerde, hastalanan çocuğu iyileştirmek için, bir puhu kuşu beslenir ve bunun, hastalığı doğuran kötü ruhları kovacağına inanılır. Sibirya’da Şamanın boynuz takması da, yine kötü ruhları ürkütmek içindir.
Şamanın Görevleri
Şamanizm'de şamanın değişik görevleri bulunmakta (toplum yaşayışına ,zamanına ve kültürel anlayışına göre değişmektedir). Kehanette bulunmak, büyü ve efsûn yapmak, kurban kesmek ve ruhlarla temasa geçerek çözümü mümkün fakat zor olan işleri yapmak şamanın başlıca görevleridir. Ölünün ruhunu diğer (ebedi) dünyaya göndermek, kavmin av avlamakta şanssızlığı ortadan kaldırmak ve ağır hastalıkları tedavi etmek de onun görevleri arasında yer alır. Şaman, hastalarına, hastalıklara yada ölüme karşı giriştikleri savaşta duygusal ve ruhsal olarak yalnız olmadıklarını gösterir. Şaman, derin bir düzeyde kendi özel güçlerini hastasıyla paylaşır ve onu, başka bir insanın ona yardımcı olmak için kendisini feda etmeye hazır olduğuna ikna eder. Bir yıl kadar evde dolaştığına inanılan ölü ruhunu öteki dünyaya göndermek için; herhangi bir nedenden yersiz yurtsuz kalan ruhu, tahtadan yapılmış bir heykele yerleştirmek için;Avda şansın iyi gitmesi için Şaman yardımcı ruhları aracılığıyla, av hayvanlarının “gölge”lerini önceden yakalar, bu şekilde avcının hayvanları yakalaması ya da öldürmesi kolaylaşır. Bunun için yapılan törende Şamanın bir avcı gibi hareket ettiği söylenir.Sibirya’da daha çok hastalık olduğu zaman Şamana başvurulur. *Anohin’in yazdığına göre, Altay yöresinde kamların iyileştirdiği başlıca hastalıklar sıtma, çiçek, frengi ve bir takım ruhsal hastalıklardır. Burada Şaman, hastalığı hangi kötü ruhun (körmöz) doğurduğunu saptayıp, onun nasıl yatıştırılacağını ve kovulacağını öğrenir. *Vitaşevskiy ve *Seroşevskiy’in Yakutlar ile kuzeyde yaşayan Dolganlarda bu amaçla yapılan tören hakkında verdikleri geniş bilgilere göre, bu dikkate değer ayinin dört aşamalı olduğu anlaşılmaktadır:1.Ruhların çağrılması;2.yardımcı ruhların gelip hastalık yaratan ruhu uzaklaştırmak için gök ruhlarına nasıl kurban sunulacağını bildirmeleri;3.hastanın ruhunun Şamana ya da bir hayvana aktarılmasından sonra, kurbanlık hayvanın kesilmesi;4.ruhun Şaman tarafından göğe götürülmesi.
*Ohlmarks’a göre, Şaman hastalığın nedenini anlamak ve kurbanı adamak üzere daha önce ruhen göğe çıkar. Bu ayin de dört kısma ayrılır:1.Şaman önce yardımcı ruhlarını simgeleyen belirli kuşları, sonra ataların ruhlarını ve sonunda kendi benliğinin eşi olan emegeti çağırır;2.ruhlar geldikten sonra Şaman emegetin korumasına sığınır; 3.Şaman emeget ve başka yardımcı ruhların eşliğinde gökyolculuğuna çıkar;4.Şaman zor ve yorucu bir yolculuk sonunda, gökte ruhların kaldığı kata ulaşarak kurbanı adar.
Şamanizm'de Bazı Görüşler ve Âdetler
Şamanlığa bağlı kavimler aslında, çok çeşitli din ve kültürlerin tesiri altında kaldıkları için, onların ortak bazı telâkkilerini tespit etmek güçtür. Bununla beraber efsane ve masallarına dayanarak Şamanistlerin kâinatı; gök, yeryüzü ve yeraltı diye üçe ayırdıkları, bunlardan yukarıda iyi ruhların, ortada yani yeryüzünde insanların ve aşağı dünyada ise kötü ruhların yaşadığına inandıkları söylenebilir. Tanrı ve en büyük semavî ruh, semanın en üst tabakasında bulunan insan şeklinde bir varlık olarak tasavvur edilmiştir. Gökte yaşadığına inanılan bu en büyük ruh, insanları ovaları, ateşi, yeri, güneşi, ay'ı, yıldızları, yaratmış, kâinatın nizamını sağlamıştır. Yine Şamanist kavimlere göre, gökte ve yerde meydana gelen çeşitli tabiat olayları, birtakım ruh ve tanrıların eseri idi. Hastalık gibi ölüm de, onlara göre, kötü ruhların bir eseri sayılıyordu. Ölen kişi için yas tutma ve ölüyü defnetme ile ilgili birçok âdetleri ve merasimleri vardı. Şamanist telakkilerde kâinatın yaratılışına, insanın var edilişine ve dünyanın sonuna dair de pek çok efsaneye rastlamak mümkündür.
Ağaçlara, taşlara, su kaynaklarının etrafına bez bağlamak Şamanizm'de önemli bir ritüeldir. Gökteki Tanrılara “beyaz”, yer-su ruhlarına “kırmızı”, yer altı Tanrılarına ve ruhlarına ise “siyah” bez parçaları kullanılıyordu. Bu yolla, Tanrılara dilek ve isteklerini ilettiklerine inanıyorlardı.
Orta Asya ve Sibirya Şamanlığı içinde Altaylılar, özellikle Türkler en önemli kolu oluşturur. Türk inançlarında Gökdemircisi (Şamanların tanrısı sayılır) bulunmakta.
Şaman, Gök Tanrı tarafından bu göreve getirildiğine (güçlerle donatıldığına), Tanrı ile insanlar arasında aracı olduğuna, bazı tanrısal nitelikler, gizli bilgiler taşıdığına inanır. Şaman her şeyden önce, kendi özel yöntemiyle ulaştığı “kendinden geçme” (vecd) durumunda, ruhunun göklere yükselmek, yeraltına inmek ve oralarda dolaşmak için bedeninden ayrıldığını hisseden bir “aşkınlık” (trans) ustasıdır. Şaman vecd sırasında, ruhları egemenliği altına alarak, ölüler, doğa ruhları (cinler-periler) ve şeytanlarla ilişki kurar. Böylece ruhlar ve tanrılar dünyasıyla doğrudan ve somut ilişkilere girişen şaman, bir çok ruha sahip olur.
Şamanizm’de törenler de genel olarak ikiye ayrılmaktadır ; belirli günlerde yapılanlar veya önceden belirlenmemiş törenler. Bu törenlerde, çeşitli halkların inanç, gelenek ve göreneklerine göre farklılıklar olmakla birlikte mutlaka kurban adeti vardır. Şamanlıkta kurbansız tören de, törensiz kurban da yoktur.
Şamanizm’de bütün çeşitlerinde ortak rastlanan konu; tanrı-doğa-insan arasında sürüp giden kopmayan bir bağlantının bulunduğu inancıdır.
Orta Asya halklarından Buryatlar arasında şamanlar zengin bir sözlü destan edebiyatının koruyucuları olmuşlardır. Yakutlar’da halkın kullandığı sözcük sayısı 4000’i geçmezken Şamanların sözcük dağarcığı 12. 000’dir. İlk olarak XIII. y.y. da kullanılmış olan şaman sözcüğünün eski Türkler tarafından kullanılmadığını tahmin edilmekte. Eski Türklerde şaman sözcüğü yerine "Kam" sözcüğü kullanılmıştır. Eski Türklerde dini törenleri yöneten kişiye “Kam” denildiği, eski Çin kaynaklarında belirtilmektedir.Altay Türklerinin günümüzde “şaman” anlamında kullandıkları “Kam” sözcüğü, araştırmacılara göre en az 5. y.y.’dan bu yana yaşamaktadır.Uygurlar (8. - 11. y.y.) da ise “Kam” sözcüğünün “din adamı” anlamında değil, büyücü, sihirbaz anlamında kullanıldığı bilinmektedir.
Gerçek Şamanlığın eski Türk topluluklarında görülen tanrılarla ve yer-su inançlarıyla ilgisi olmadığı görülmektedir. Bazı Rus ve Türk araştırmacıları (bu arada Ziya Gökalp) Şamanlığı, Türklerin İslam’dan önce bağlı oldukları din saymışlardır. Onlara göre günümüzdeki Yakutlar arasında varlığını sürdüren Şamanlık eski Türklerin de diniydi. Fakat daha yeni artırmalar Şamanlığın Türkler’e özgü olmayıp bütün Asya’ya yayıldığını (Samoyedler’den Endonezya adalarına kadar ) ve Amerika Kızılderili kültürlerinde de benzerlerine rastlanan bir sihir sistemi olduğunu göstermektedir.
Şamanlığın eski Türk topluluklarının diniyle bir ilgisi olmamasına rağmen, arada şaşırtıcı benzerlikler bulunması doğal sayılmalıdır. Şamanlığın temel özelliği, yayıldığı bölgelerdeki halkın ruh dünyasına kolayca uyarlanabilmesi olmuştur. Şamanlıktaki vecd, ruhun ruhlarla ve ya tanrılarla ilişki kurması konusunda eski Türk topluluklarında, doğada varsaydıkları gizemli güçleri adamakıllı istismar etmiştir. Bu durum, özellikle atalar kültünün, kartal inancının, demirciliğin ve at kurban etmenin Şamanlığa özgü bir nitelik taşımasında görülür. Böylece Şamanlık eski Türklerin inançlar sistemini yavaş yavaş işlemeyi başarmış, zaman içinde bir “din” sağlamlığına ulaşmıştır.
Ortaçağ ve Rönesans batı Avrupa'sında aynı temel Şamanik bilgi Engizisyon tarafından yok edilmiştir.
. Şaman vecd sırasında, ruhları egemenliği altına alarak, ölüler, doğa ruhları yani cinler ve periler ve şeytanlarla ilişki kurar. Şaman, birçok ruha sahip olur. Çoğunlukla hayvan biçiminde düşünülen söz konusu ruhlar, Sibirya halklarında ve Altaylarda ayı, kurt, geyik, tavşan, çeşitli kuşlar özellikle kartal, baykuş, karga suretinde görünebilirler. Ayrıca, büyük böcek, ağaç, toprak, ateş olarak ortaya çıkabilirler. Şaman, gerektiğinde bütün yardımcı ruhları dünyanın dört bucağında bile olsalar çağırabilir. Bu çağrıyı davul veya tefini çalarak yapar.Şamanların asıl görevleri halk arasında oluşa gelen ak ve karanın yani iyi ve kötü ruhların dengesini sağlamaktı.Bir Şaman bilgi ve güç edinmek ve başka insanlara yardım etmek için normalde gizli olan bir gerçeklikle temasa geçmek ve onu kullanmak için kendi iradesiyle bir değiştirilmiş bilinç durumuna giren adam ya da kadındır. Şamanın emrinde en az bir ve çoğunlukla daha fazla ruhu vardır.Koruyucu bir ruh olmaksızın bir Şaman olmak hemen hemen olanaksızdır, çünkü Şaman varlık ve edimleri normalde insanlardan gizli olan olağandışı ya da ruhsal güçlerle başa çıkabilmek ve onlara hakim olabilmek için bu güçlü, temel güç kaynağına sahip olmalıdır. Koruyucu ruh çoğunlukla bir güç hayvanıdır, yalnızca Şamanı korumak ve ona hizmet etmekle kalmayıp aynı zamanda onun için bir başka benlik ya da başka bir ben olan ruhsal bir varlıktır. Bir kişinin bir koruyucu ruha sahip olması onu tek başına bir Şaman yapmaz. bir insan ile bir Şaman arasındaki ana fark, Şamanın kendi koruyucu ruhunu değiştirilmiş bilinç durumundayken aktif olarak kullanmasıdır. Şaman koruyucu ruhunu sık sık görür ve ona danışır, Şamanik yolculuklarda onunla birlikte gezer, onun kendine yardım etmesini sağlar ve onu başkalarının hastalık ya da sakatlıklarının iyileştirmesinde kullanır. Koruyucu ruhtan başka, güçlü bir Şamanın belirli sayıda yardımcı ruhları vardır. Bunlar koruyucu ruhla karşılaştırıldığında bireysel olarak, daha küçük güçlerdir, fakat bir Şamanın elinde bunlardan yüzlercesi bulunabilir ve büyük bir toplam güç sağlayabilir. Bu yardımcı ruhların belirli amaçlar için özel işlevleri vardır. Bir Şamanın bunların geniş bir kitlesini toplaması çoğunlukla yıllar alır.Şamanların çoğu erkektir ama kadınlar çocuklarını yetiştirip orta yaşa ulaştıktan sonra isterlerse Şaman olabilirler, hem de çok güçlü Şamanlar olurlar. Tabii ki, Engizisyon onları, batılı olmayan toplumlardaki Hıristiyan misyonerlerinin hala çoğunlukla Şamanlara "cadı" demeleri gibionlara da"cadılar" demiştir. Bir Şaman aynı zamanda, şu anda başka bir yerde ne olup bittiğini görerek durugörüye de yani klervoyansa da ulaşabilir.Şaman gerçeklikler arasında gidip gelir, mistik yeteneklerle ilgili bilinç durumlarının büyülü bir atletidir. Şaman, olağan gerçeklikle olağan dışı gerçeklikler arasındaki bir aracıdır. Şaman aynı zamanda ruhsal gücünü insanlara yardım etmek, onları sağlıklı bir dengeye kavuşturmak için idare eden bir çeşit "güç simsarı”dır. Şamanik bilinç durumuna nasıl ulaşılabileceğini öğrenilmesinden ve o durumda görme ve yolculuk yapmadan, kişinin kendi koruyucu ruhundan eminlik kazanması ve onunla ilgili bilgi edinmesinden ve Şamanik bilinç durumundayken onun yardımını sağlamasından ve bir Şaman olarak başkalarına başarıyla yardımcı olmayı öğretmekten oluşur. İleri düzeydeki Şamanizm’in belirleyici bir aşaması kendi yardımcı ruhlarından kişisel eminlik kazanmak ve bunlarla ilgili bilgi elde etmektir. Yeni bir Şaman, temel ilkeleri, yöntemleri ve Şamanizm’in kozmolojisini öğrendikten sonra, Şamanik uygulamalar ve yolculuklarla güç ve kişisel güç edinir. Bu bilgi elde edildikçe, Şaman diğerleri için bir rehber haline gelir.

KURBAN TÖRENİ Şamanizm’de törenler genel olarak ikiye ayrılmaktadır. Belirli günlerde yapılanlar veya önceden belirlenmemiş törenler. Bu törenlerde, çeşitli halkların inanç, gelenek ve göreneklerine göre farklılıklar olmakla birlikte mutlaka kurban âdeti vardır. At ve koyun dışında kan akıtılarak sunulan kanlı kurban bilinmemektedir. Kutsal sayılan bir yere, bir değere bir şey sunmak, eşya adamak, Şamanın davuluna, kutsal ağaçlara bez bağlama, çeşitli maddelerden yapılan tanrı tasvirlerine yemek sunma, ateşe içki dökme ya da atma kansız kurbandır. Kansız kurbanların bir başka biçimi de ruhlara adanıp kırlara salıverilen hayvanlardır.
ŞAMANİZMDEN HAYATIMIZDA KALINTILAR Türklerin inanışlarında bugün bile Şaman geleneğinin izlerini görmek olası. Matem töreninde ölünün bindiği atın kuyruğunu keserek kurban etmek, ağacı kutlu saymak, uzun ömürlü olması, daha önce ölen çocuklar gibi ölmemesi için çocuklara Yaşar, Durmuş, Duran, Satılmış, Satı gibi isimlerin konması, türbelere adak adanması, dilek ağaçlarına çaput bağlanması gibi adetler ve nazar değmemesi için tahtaya ya da bir zemine vurmak bu kapsamda değerlendirilir.
ŞAMAN'IN HASTA TEDAVİSİ Şaman dizleri üzerinde kendi güç şarkısını söylemeye başlar ve emme işleminde kendisine yardımcı olacak ruhları çağırır. Aynı zamanda içinde kum ya da su olan hastadan çıkarttıklarını tükürmek için hazırladığı sepet ya da kabı kendisine doğru çeker. Çıngırağını hastanın üzerinde sallayarak güçlüce sarkı söyler ve kendisine emme işleminde yardım edecek ruhları çağırmak için konsantre olur. Diğer grup üyeleri de bir çember oluşturarak onun çabasına güç şarkısını söyleyerek katkıda bulunurlar. Şaman hastanın içindeki zararlı, istilacı güçlerin yerini bulmalıdır. Bunun için bir kehanet tekniği kullanır. Gözleri kapalı olarak elini hastanın bedeni ve kafası üzerinde ileri geri gezdirir, hastanın bedeninin belirli bir yerinden gelen özel bir ısı, enerji, titreşim hissi olup olmadığını yavaşça keşfeder. Bir başka teknikse herhangi bir titreşimi hissetmek için hastanın üstünden bir tüy geçirmektir. Şaman belirli yeri hissettiğinde ya sessizce ya da şarkıyla çıngırağını hastanın üzerinde aynı tempoda çalarken iki yardımcı ruhu çağırır. Gözleri kapalı olarak yardımcıların yaklaştığını gördüğünde Şaman onlardan ağzının içine girmelerini ister. Onlar burada Şamanın hastadan emeceği güç istilasını hapsedecek ve içlerine alacaklardır. Ve Şaman hastanın bedeninde zararlı istilayı hissettiği yeri bütün gücüyle emer. Bu elbisenin üzerinden yapılabilir ama elbisenin o bölümünü açmak ve deriyi fiziksel olarak emmek çoğunlukla daha etkilidir. Şaman bu işlemde gördüğü kötü yaratığın ağzından ve boğazından geçerek midesine gitmemesi için çok dikkatli olmalıdır. Eğer kazayla onu yutarsa onu çıkartmak için başka bir emen Şamanın yardımı istenir. Bu Şamanların ortağının olmasını istemesinin başka bir nedenidir. Şaman gerekli olduğu kadar tekrar tekrar emer ve kuru kusar. Bunu bazen istemsiz şiddetli bir öğürmeyle yaparlar. Şaman her kuru kusuştan sonra işlemi yineleyecek kadar güçlü olana kadar konsantrasyonunu güç şarkısını söyleyerek ve yardımcı ruhlarını canlandırmak üzerine odaklanarak yeniler. Bu devreleri elini hastanın üzerinde ileri geri hareket ettirdiğinde ısı, enerji ya da titreşim yayıldığını hissetmeyene kadar sürdürür. Diğer bir yöntem ise tütün tuzaklarıdır. İstilacı ruhların tütünden zevk aldıklarına ve ona çekildiklerine inanılır. Bu yöntemde tütün paketleri ya da içinde tütün olan minyatür bez keseleri kullanılır. Yerde ya da bir zeminde yatmakta olan hastanın etrafında tütün paketlerinden çember yapılır sonra saman zararlı güç istilasını hastadan çıkartmaya çalışır, zararlı güçler hasta bedenden çıkıp tütünlere geçer ve bu çalışma bittiğinde tütün paketleri bir top halinde yuvarlanır ve derhal uzak bir yere götürülür. Orada top açılır ve tütünler ağaç dallarına asılır. Böylelikle ruhlar zarar verebilecekleri insanlardan uzak bir yere dağıtılmış olur. Başka bir yöntemse Şamanın hastanın hastalığıyla özdeşleşmesidir fakat tehlikelidir çünkü bu yöntemde Şaman hastaya zarar veren güçleri kendi üzerine almaktadır. Şaman önce hastayla hastalığı ile ilgili konuşur acısını, hissettiklerini kendi içinde hissetmeye başlar. Sonra hasta gibi olmanın nasıl bir şey olduğunu, hastanın yaşama bakışının nasıl olduğunu ve hastanın sorunlarının, umutlarının neler olduğunu öğrenmeye çalışır. Şaman kendisini duygusal olarak hastayla özdeşleşebileceğinden emin olduktan sonra sağaltım çalışmasına başlamaya hazırdır. Bu noktada hasta ve Şaman insanların yerleşmemiş olduğu bir araziye gider. Şaman çıngırağı ve güç şarkısıyla koruyucu ruhunu ona yardımcı olması için uyandırır. Hasta bu aşamada onun arkasında sessiz durur. Şaman kendini güçlü hissettiğinde o ve hasta yavaşça elbiselerini çıkartarak değiştirirler. Şaman hastanın elbiselerinin her bir parçasını giydikçe hastanın ağrılarını ve dertlerini üzerine almak ve hastanın kişiliğini almak üzerine yoğunlaştırılmış olur. Şaman son giysi parçasını giydiğinde artık hasta olduğunu hissetmeye başlamalıdır. Şaman ve hasta çıngırak eşliğinde dans eder. Hastanın tamamen iyileştiğini hissedene kadar elini hastanın üstünde tutar. Eğer çalışma doğru yapılmışsa Şaman hastalık ya da acı dalgalarının üzerinden geçtiğini hisseder yani bir nevi katalizörlük yapmış olur. O anda Şaman 100 metre kadar koşar, durur ve kollarını öne doğru uzatır tüm kuvvetini hastaya acı veren ve şimdi kendi üzerinde olan istilacı gücü atmaya odaklar ve bu zararlı gücü gökyüzüne uzağa fırlatır. Şaman bu işlemin bitişini hastanın derdinin ve kişiliğinin kendi bedeninden alınması hissiyle bilir. Şamanizm günümüzde Türkler ve diğer Orta Asya halklarının hayatını değişik oranlarda etkilemeye devam etmekle birlikte halen Orta Asya'da başlı başına bir din olarak devam etmektedir. Tatarların bir kısmı özellikle Hakasya Türklerinin hemen hemen tamamı Şamanist’tir. Günümüzde Rusya, Moğolistan, Tacikistan, Kazakistan gibi ülkelerde Şamanist topluluklara rastlanmaktadır. Sayıları gittikçe azalmakla birlikte günümüzde yaklaşık 650.000 kadar Şaman olduğu tahmin edilmektedir.
_“Şamanların eski bir geçmişi olduğundan sözeden *Banzarov’a göre, Orta Asya halkları arasında onların varlığına ait ilk doğru bilgi, 6. yüzyıl Çin kaynaklarında geçer. *Pelliot yine Çince bir metne dayanarak, Mançurya’da Cücen dilinde “büyücü” anlamına gelen şan-man (=şa-man) kelimesinin 12. yüzyılda varlığını saptamıştır.*Şçukin’e göre, Yakutlarda Şaman adayına gelen nöbetler daha şiddetli bir şekilde görünür. Aday, ruhun baskısı ile ormanlara düşer, kendini ateşe, suya atmak ister. Bu belirtilerden, o kişinin Şaman olacağı anlaşılır ve aday Şamanlığa başlayarak bu hastalıktan kurtulur. *Troşçanskiy’e göre, Yakutlarda Şamanlığa yatkın kişilerde görülen bu sinirsel hastalığa menerik denir. Şamanlığı bırakanlarda hastalığın yeniden başladığı birçok örneklerle saptanmıştır.*Şirokogorov’un verdiği bilgiye göre, Tunguzlarda da Şamanlığın sinirsel bir hastalık durumunda ortaya çıktığı görülmektedir.*Ohlmarks’da Şamanizmin ruhsal esasını, kutup bölgesindeki doğal şartların ağırlığından ileri gelen bir tür isteri ile açıklamak istemiştir. Ama, bütün bunlara karşın Şamanı yalnızca bir ruh hastası olarak göstermek asla doğru değildir. Tersine olarak ruhlar tarafından Şamanlığa çağrıldığına inanılan bu kişiye, Sibirya halkları arasında korku ile karışık bir saygı gösterilir.*Radloff’a göre Şaman, mesleğindeki gücü ve bilgiyi atalarından alır. Onlardaki gücün ortaya çıkmasıyla davulu yönetmeyi, makamla dualar okuyup ataları, ruhları çağırmayı ve sonunda onların yardımıyla kendi ruhunu bedeninden ayırarak aydınlık ya da karanlık dünyaya göndermeyi öğrenir.*Stadling’e göre, Yakutlarda usta Şaman, adayı bir emeget “yardımcı ruh” ile donatır. Bir söylentiye göre, bu ruh Şamanın diğer benliğidir. Aslında adayın kendisi aşırı derecede hassas ve hayalperest olduğundan, üstadının sır dolu telkinleriyle, garip şeylerle uğraşa uğraşa, sonunda günün birinde o da Şaman olmak kudretini kazanır. Adayın Şaman olarak yetişmesi, akrabalarının katıldığı bir törenle kutlanır. *Pripuzov’a göre, Yakutlarda yaşlı Şaman, adayı yüksek bir dağın başına ya da bozkıra götürerek ona Şaman giysisi giydirir; eline bir davul ile at kılı sarılı bir söğüt dalı verir. Adayın sağında 9 erkek, solunda 9 kız çocuk yer alır. Bu arada adayı yetiştiren üstad da tören giysisini giymiş olarak adayın arkasında durup birtakım dualar okur. Aday bu yemin duasını tekrarlayarak yoksullara, düşkünlere yardım edeceğine, yüksek dağların doruklarında yaşayan ruhlara saygı gösterip hizmet edeceğine söz verir. Bu ruhların en büyüğü, en güçlüsü sustuganah ulu Toyun olup bunun erkekli dişili büyük bir aile halkı, adları, sanları ile çağırılan oğulları, karısı, kardeşi ve diğer akrabaları vardır. Bunların bazısı insanlara kötülük eden, çeşitli hastalıklar doğuran kötü ruhlar olup çoğu dişidir. Her ruha kurban olarak sunulacak hayvan, rengi ve sembolleriyle ayırt edilmiştir. Kimine kara aygır ya da kızılca alaca at, kimine kara inek, kimine de alnı kara benekli ak inek kurban edilir. Bu arada Şaman, insanlarda çeşitli akıl hastalıklarına neden olduğuna inanılan dişi ruh için dokuz kakım, dokuz sarı sıçan, dokuz kokarca, dokuz güvercin azad edeceğine söz verir. *Anohin’in saptadığına göre, Şamanlığa davet 6 ile 50 yaş arasında değişir. Ancak bu arada daha çok 20 yaşında olanlar çoğunluğu oluşturmakta ve bu şekilde Şamanlığa davetin, genellikle cinsel olgunlaşma devresine rastlaması dikkati çekmektedir. Bununla beraber özel durumlarda ancak 62 yaşında Şaman olanlara da rastlanır. Bunun tersine daha çocukluk çağında 4, 6, 9, 12, 15 yaşlarında Şaman olanlar da vardır. Henüz çocuk yaşında olanlar, çadırda bazan günde 2 saat kadar kendi kendilerine davul çalıp bir şeyler mırıldanır ve bu şekilde eğitim yaparak ancak yıllarca sonra gerçek Şaman olabilirler.*Anohin Altay erkek ve kadın Şamanlarının soykütükleri üzerinde dururken, ya yalnızca Ak Kamlık ya da yalnızca Kara Kamlık yapan Şamanların yanında, bir çok kamların hem gök, hem de yeraltı ruhları için, her iki Şamanlığı birden yaptıklarını da yazar. Nitekim Şorlarda yalnız bu tür Şamanların bulunduğu anlaşılmaktadır. Genellikle Altaylılarda kara Şamanların sayısı ak Şamanlarınkinden daha azdır.”
Şaman Davulu
Sibirya Şamanları ayin sırasında bir de davul kullanırlar. Şaman giysisinden daha eski olduğu anlaşılan bu alet, Şaman giysisinin bugün artık ortadan kalkmış olduğu yerlerde bile kendini korumuştur. Türk-Moğol halklarında Şaman davulları, genel çizgileri ile aynı biçimdedir.
Güney ve Kuzey Altay halklarında davulun parçaları, hazırlanması, yapısı ve deriye çizilen şekillere dair Radloff, Anohin, Potanin, Potapov-Menges’de geniş bilgiler vardır. Şaman davulunun adı Radloff’da tünür, tüñür ya da tür’dür. Potanin’de tüñir, Anohin’de ise, tünür ya da çalu olarak geçer. Şorlarda bu davula tür denir. Radloff kendi saptadığı her üç şeklin Moğolcadan geldiğini yazar. Anohin’de geçen çalu ise, Türkçe olup çal- yükleminden yapılmış bir addır. Oysa bu yazara göre çalu, davulun içinde bulunan ve Şamanı simgeleyen tahta sapın adıdır. Cübbe gibi davul da Şamanın mesleğe çağrılmasından hemen sonra, ata ruhlarının verdiği esin üzerine yapılır. Erkek Şamanların davulu ile kadınlarınki arasında bir fark yoktur. Ancak çocuk Şamanların davulu daha küçüktür.
Davulu ustaları yapar. Şaman yeni davulu kutsamak için, dualar okuyarak ardıç tütsüsüne tutar, üstüne kımız serper. Davul yalnız dinsel törenlerde kullanılır. Davulun derisi hasar görürse, yenilenir; eski deri ormanda bir ağaca asılır. Şaman ölünce davulu parçalanıp mezarının yanında bulunan bir ağaca asılır. Her Şamanın, biri yedek olmak üzere, iki davulu vardır. Şorlarda Şamanların bütün meslek yaşamları boyunca kullandıkları davul sayısı 3-9 arasında değişir. *Potapov-Menges Şorlarda davulun yapılmasına dair geniş bilgi vermiştir. Onlara göre, Şaman adayının mesleğe çağrılması üzerine, bağşı olduğu oymağın halkı ormana gider. Burada Şaman, dualar ederek büyük bir dinsel ayin yaparken, davulun bütün parçaları üç gün içinde hazırlanıp bir araya getirilir, sonra üzerine resimler çizilir. Aynı yazarlara göre Şaman adayı bu şekilde hazırlanan davulu önce koruyucu ruhu olan Muz-tag “Buz dağ”’a sunar. O da bunu, adları ile çağırılan oğullarına gösterir. Bunların tümü, Muz-tag’ın çevresinde bulunan yüksek birer dağdır. Sonra Muz-tag kendisi davulu gözden geçirerek bununla ne kadar tören yapılacağını saptar. Aday bundan sonra davulu, bir söylentiye göre, Ülgen’in annesi, başka bir söylentiye göre ise, karısı olan Tazı Kan “Dazlak Han”’a sunar. Üç gün sonra da büyük bir törenle bu davul Erlik’e gösterilir. Kurban olarak ona içki sunulur. Yeraltı dünyasının bu büyük ruhu da davulu inceleyip adayın bununla kaç yıl Şamanlık yapacağını ve bu arada kaç kurban sunacağını bildirir. Bu şekilde saptanan süre dolunca, çok kez Şaman gerçekten ölür ya da dağlarda, bozkırda kaybolup gider.
Davulun iç kısmı, kayın ağacından yapılmış bir sapla iki eşit kısıma ayrılmıştır. Güney Altaylılar ile Karaorman halklarında bu sap, insan şeklinde yapılmış olup eski, ölmüş bir Şamanı simgeler. Bu tür êsi “davul sahibi”’dir. Bunun göğüs hizasından çaprazlama geçirilmiş olan bir demir çubuk (kiriş), kolları oluşturur. Yukarıda sözü geçen sap, bu çubuğun alt kısmında genişleyerek kalçaları ve biraz aşağıda da bacakları meydana getirir. Bu kısımlar bazı davullarda yoktur; sapın üstünde bazen Şamanın kendisini simgeleyen bir insan resmi bulunur. Şorlar ile Kumandılarda davulun içinden geçen uzunlamasına sapın üstüne çeşitli süsler oyulmuştur. Şaman bu saptan altı köslü ala mars “altı gözlü ala kaplan” diye sözeder. Güney Altaylılarda kirişin iki yanına madeni parçalar asılıdır. Bunlar Şamanı kötü ruhlardan koruyan silahları simgeler. Bazı halklarda, Şamanın emrinde bulunan ruhların sayısı kadar çıngırak takıldığı da görülür.
Güney Altaylılarda davulun derisindeki resimler kırmızı ya da beyaz taş boya ile çizilir. Bunu çizenlere yürüçi denir. Resimler davulun hem dış, hem de iç yüzünde bulunur. Bunlar Şamanist dünya görüşü ile kurban törenlerini yansıtan şekillerdir. Davulun derisinin üstündeki resimler, yerdeki bazı varlıklar ile gökteki efsanevi varlıklara aittir. Yukarıya doğru sağda ay, solda güneş resmi vardır. İkisinin yanında görülen iki küçük daire, güneşin doğuşunu ve batışını simgeler. Bunların arasındaki noktalar yıldızları gösterir. Ayrıca Ülgen’in kızlarını gösteren resimler ile kuş, geyik, ağaç vb. şekiller de vardır. Davulun derisinin içindeki resimler “davulun sahibi” ile kirişi anlatır. Biraz altta davulun kasnağının yapıldığı, tanrısal kökenli kayın ağacı ile davulun derisinin yapıldığı geyik ve nihayet yeraltı denizinde yaşayan bir yılan; kirişin üst tarafında ise güneş, ay ve yıldızların resimleri göze çarpar.Ayinin başında Şaman, yardımcı ruhları davulun iç kısmında toplar. Şorlar ile Kumandılarda da davulun üstüne çizilen şekiller, Güney Altaylılarınkinden farklı olup daha çok Abakan Türklerinden sayılan Sagay, Beltir ve Kaçlarınkine benzer. Bunlarda davulun yüzü ikiye ayrılarak üst kısma göğe ait, alt kısma ise yeraltına ait varlıkların resimleri çizilmiştir. Şorların Şaman davulunda az çok bir evren görüşü ifade edilmeye çalışılmıştır. Burada yere ait herhangi bir şeye rastlanmaz. Gök ise, yeraltı dünyasına karşı hakim bir durumda görülür. Öte yandan Güney Altaylılarda yeraltı dünyası hiç yansıtılmaz. Burada göze çarpan, daha çok yeryüzü sakinleri ile kurban törenlerine ait sahnelerdir.
Davulun tokmağı. *Radloff,* Anohin, *Potanin ve *Potapov-Menges’e göre, Güney Altaylılarda tokmak (orbu) genç bir kayın ağacından yapılır. Davula vurulan kısım, sesin boğuk çıkmasını sağlamak için, kakım, samur ya da tavşan ayağı derisi ile kaplanır. Kuzey Altaylıların Kuznetsk çevresindeki bazı halklarında tokmak yerine, doğrudan doğruya bir tavşan ayağı kullanılır. Tokmağın diğer yüzüne süs olarak 3 ya da 9 halka takılıdır. Şaman, davulu tokmakla “kamçıladığı” için ona “kamçı” denir. Yine Kuzey Altaylılardan sayılan Şorlarda tokmak (orbog) uzun saplı bir kaşığa benzer. Buna beyaz renkli, erkek bir tavşanın derisi geçirilir. Bunlarda tokmak, davuldan bir yıl önce hazırlanır ve Ülgen için yapılan törenler hariç olmak üzere, diğer ayinlerde davulun yerine kullanılır.Şamanlıkta davulun ne amaçla kullanıldığına dair bir takım fikirler öne sürülmüştür. *Priklonskiy’e göre, Yakutlarda davul, ruhlar dünyasına giden Şamana eşlik ettiği söylenilen hayvanı simgeler. Nitekim Yakut efsanelerinde o “Şamanın atı” diye geçer. Buryatlarda da davul, Şamanın ayin sırasında yaptığı gezilerde bindiği “at”tır. Bu da olasılıkla bu yörede davulun at derisinden yapılmış olmasından ileri gelmektedir. Nitekim bunun yerine maral ya da geyik derisi kullanılan yerlerde, davulun adı “maral” ya da “geyik” olarak geçer. Yakut efsanelerinde Şamanın, davulu üzerinde yedi kat gökte uçtuğundan sözedilir. Altay Türklerinde davulun tokmağına “kamçı” denilmesi de bundandır. Ancak Şaman ayinlerinde davulun eskiden de kullanılıp kullanılmadığı belli değildir. Altaylılarla Yakutlarda Şaman, ruhları davulun içinde toplardı. *Radloff’a göre, kam ruhları davul ile tokmapın arasına sıkıştırarak uzaklaştırır. Nihayet, Şaman giysisinin kötü ruhları ürkütmek için kullanılması gibi, davulun da sesi ile onları korkutmaya yaradığına hükmedilebilir. Davul yerine bazen yay da kullanılır. Davul dışında yay, asa vb. gibi şamana özgü eşyalarda kullanılırdı.
Şamanın Yardımcı Ruhları
Şamanist dünya görüşünün en önemli unsurlarından birini, ayinin başlangıcında Şamanın kendi yardımcı ruhlarını çağırması oluşturur. Gerçek Şamanizmin hüküm sürdüğü yerlerde en önemli rolü oynayan bu yardımcı ruhlardır.En güçlü Şaman, en güçlü yardımcı ruha sahip olabilendir. *Ohlmarks’a göre, yardımcı ruh ayin sırasında Şamanın içine girerek onun benliğine sahip olup kişiliğini değiştirir. Ruhlar Şamana yol gösterir, güç verirler. Kuş şeklinde tasarlanan yardımcı ruhlar, göklere çıkan Şamana yoldaş olurlar. Yeraltındaki kötü ruhlara giden Şamanın rehberi bir karabataktır. Büyük kamların 10, küçük kamların ise 1 ya da 2 yardımcı ruhu bulunur. Güçlü bir kam başkasına ait olan ruhu ele geçirebilir. Yakutlarda yardımcı ruhların başında iye kıl “ana hayvan” gelir. Ölen bir Şamana ait olduğu söylenen bu ruhun diğer bir adı da emegettir. Söylenti; kıl ya da emeget Şamanın ruhunun eşi ya da onun hayvanda bedenleşen canıdır. Şaman ayin sırasında iye kılın yardımı ile görür ve işitir. Şaman ile iye kılın yaşamı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. İye kıl ölürse, Şamanın da yaşamı sona erer. Teleütlerde Şamanın özel ruhuna tın bura denir. Yardımcı ruhların görevleri, ayinin türüne göre değişir. *Şirokogorov’a göre, Tunguzlarda Şaman, içine giren ruha göre, yeni yetenekler ve nitelikler de kazanır.

“Şamanlar genellikle yoksul kimselerdir. Yaptıkları ağır işe göre, kazançları alçakgönüllücedir. Aslında Şamanın amacı zengin olmak değildir.”

Hiç yorum yok:

Katkıda bulunanlar