19 Mart 2008 Çarşamba

Siyasi İzdüşüm

Son birkaç yıldır yaşanılan esrar rengiz olayların sonucunda faili meçhul olaylar dizisi haline gelen Türkiye, tüm her kes için aynen mayın tarlasında straki yapmasına sebep olmuştur.
On yıl öncesinden başlayan terörü yok etmek üzere yirmiden fazla operasyon yapılır, bir şekilde bu operasyonlar sonucunda terör bir şekilde deyim yerindeyse bir Anka kuşu gibi kendi küllerinden doğmuş ya da doğurtulmuştur. Asıl sorulması gereken soru şumudur acaba? “ bizler bu olayları gerçekleştiren güçleri, gerçektende biliyor muyuz?, biliyorsak neden önlem almıyoruz?, bilmiyorsak neden öğrenmek gibi bir kaygı içerisine girmiyoruz?”
Son birkaç yılda gerçekleşen olaylara baktığımızda; eski Cumhurbaşkanımızın Ecevite fırlattığı Anayasa kitapçığı ile birlikte başlayan ekonomik krizle başta IMF ye ve dışarıya olan borçlarımızın 400 milyar dolara çıması, Akp nin üstünlükle çıktığı seçim, Başbakan seçimi, Cumhurbaşkanı seçimi, Askeri darbe olasılığı, türban meselesi, sınır dışı operasyon, devlet içi çeteleşme, Ergenekon ve birçok olayı göz ardı etmeden sıralayabiliriz. Buna rağmen Türkiye ve gençleri bir şekilde ayakta kalabilme gaygısı içerisinde olmasına karşın halen “ Bezgin Bekir “ misali koltuklarından kalkmamaktadırlar. Y.y.’larca süren bir politika izlenmekte; kaos politikası. Kaos politikası büyük devletlerin en önde gelen yönetim tarzıdır. İmparatorluklar döneminden başlamış günümüz devlet sistemine uyarlanmış durumundadır. Peki bu kaos politikası biz gençleri ne zamana kadar uyutuyor.
Anaokuluna başlayan bir çocuk 8 yıllık eğitimin ardından sınav gaygısı taşıyarak, orta öğretimde olan gençlerimiz 4 yıllık eğitim sonrasında ÖSS kaygısı taşıyarak, yüksek öğretimde 4 veya fazla okuyan yetişkinlerimiz meslek kaygısı ve KPSS kaygısı taşıyarak, özel sektörde çalışanlar her an işten çıkarılma tehdidi hissederek, devlet memuru olanlarda bir yandan emekli maaşlarını düşünerek diğer yandan da soruşturma yememekten korktukları için ya uyuyor ya da uyuyor taklidi yapıyorlar. Peki yaşlılık dönemine geldiğimizde; ne yazık ki bunca uzun süren yılların bedenimizde ve ruhumuzda bırakmış oldukları izleri gidermekle uğraşıp rahat bir ölümü hayal etmekle geçmektedir.
Bazı kesimler Türkiye’nin Kan Uykusuna daldığını söylemekte. Türkiye ne zamandandır Kan Uykusunda ve artık uyandığında geride kalan bir şey kalacak mı? Sanmıyorum. Aile içi şiddet, eğitim sistemi, üniversite yani YÖK’ün oluşturmuş olduğu sorunlar bir yana ülkemizi parsel parsel satın alan dış devletler, uyuşturucu ve ondan bile daha tehlikeli olan yazımsal ve görsel medyanın yayınlamış oldukları yayınlarla daha körpe zihinleri zehirleyip esir alan düşmanlarla nasıl mücadele edeceğiz. Cumhuriyetimizi nasıl ayakta tutup geleceğe taşıyacağız.
600 yıl boyunca dünyaya eşitlik ve refah yaşam tanıyan güçlü Osmanlı olmak için daha neleri yaşamamız gerekli. 1999 depremi, ekonomik kriz, her gün şehit düşen genç bedenler… Bunlar güçlü olmamız için çaba harcamamıza yetmez mi? Özgürlüğümüz için verdiğimiz nice savaşları, kurtuluş savaşını ne zamandandır unutur olduk.
Genç zihinlerimizin, bilim adamlarımızın, makinistlerimizin, şairlerimizin, ressamlarımızın, edebiyatçılarımı daha ne zamana kadar dışlayıp doğdukları ülkeden göndermek zorunda kalacağız. Artık hür olan benliklerimize kavuşmanın ve tüm diğer kardeşlerimizle tek yürek olmanın zamanı gelmedi mi?

Katkıda bulunanlar